Kız evlat saçını fırçalar.
- The daughter brushes her hair.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Kız evlat saçını fırçalar.
- The daughter brushes her hair.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.
- The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
Mary onun kızına bağırmakla ilgili kendini suçlu hissetti.
- Mary felt guilty about yelling at her daughter.
Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.
- Sami has had an incestuous relationship with his daughter.
Joneslar kızlarını sever.
- The Joneses love their daughter.
Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- He was impatient to see his daughter.
Onun Mary adında bir kızı var.
- She has a daughter whose name is Mary.
Ben, Helen Cartwright'ın kızıyım.
- I'm Helen Cartwright's daughter.
Your girl turned up on our doorstep.
The Chinese and Indians say all too often: I want a son, not a daughter.
... You get points for being such a good daughter and using your ...
... workers and check their papers. You know what? If my daughter or yours looks ...