Nakido is better than Twitter.
- Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
Peace is preferable to war.
- Barış savaştan daha iyidir.
It would be preferable for you to surrender.
- Teslim olmanız daha iyi olurdu.
Tom probably has better things to do than hang out with us.
- Tom'un muhtemelen bizimle takılmaktan yapacağı daha iyi şeyleri vardır.
If you cannot work out the problem, you had better try a different method.
- Eğer problemi çözemezsen, farklı bir metot denemen daha iyi olur.
He is superior to her in math.
- Matematikte ondan daha iyi.
We have to do better next time.
- Gelecek sefer daha iyi yapmak zorundasın.
We've got to do better.
- Daha iyi yapmak zorundayız.
I was in better shape back then.
- O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
- Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
I'm sure you can do even better.
- Daha da iyi yapabileceğine eminim.
His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.
- Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.