dışla

listen to the pronunciation of dışla
Турецкий язык - Английский Язык
exclude

They excluded John from the club. - Onlar John'ı kulüpten dışladılar.

Others were excluded too, right? - Diğerleri de dışlandı, değil mi?

ostracize

I was basically ostracized. - Temel olarak dışlanmıştım.

Layla was ostracized by society. - Leyla toplum tarafından dışlandı.

dışlamak
exclude
dış
exterior
dış
external

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

Speech is external thought, and thought internal speech. - Konuşma dış düşünce ve düşünce iç konuşmadır.

dış
outer

Is there life in outer space? - Dış uzayda yaşam var mı?

The cerebral cortex is the brain's outer layer. - Serebral korteks beynin dış katmanıdır.

dış
extrinsic
dış
outward

A ghost is an outward and visible sign of an inward fear. - Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.

No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances. - Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.

dış
foreign

He is well versed in foreign affairs. - O dışişlerinde iyi deneyimlidir.

The Foreign Minister was a puppet. - Dışişleri Bakanı bir kuklaydı.

dış
{s} out

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

dış
off

Jane offered to take care of our children when we were out. - Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.

He rushed out of the office. - O ofisten dışarı fırladı.

dış
(Askeri) outlying
dış
outdoor

Today, we have to sleep outdoors. - Bugün, dışarıda uyumak zorundayız.

She doesn't get outdoors much. - O, evin dışına fazla çıkmaz.

dış
(Biyokimya) peripheral
dış
(Otomotiv) threat

Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war. - Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.

dış
{s} salient
dış
appearance

She managed to keep up appearances. - O, dışarıya belli etmedi.

Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance. - Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.

dışlamak
(deyim) expel from
dışlamak
except
dış
exogenous
dış
outside

Shall we take this outside? - Bunu dışarı götürelim mi?

Innovators think outside the box. - Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar.

dışlamak
Coventry
Dışlamak
blackball
Dışlamak
preclude

Wisdom does not preclude love.

Dışlamak
be ostracised
dış
exteriors
dış
outher
dış
outer appearance; outer covering
dış
superficial
dış
external, outer
dış
offshore
dış
outside, exterior; outer; external; foreign
dış
ecto

Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide. - Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.

dış
outside, exterior
dış
exo

How do scientists detect exoplanets? - Bilim adamları dış gezegenleri nasıl tespit ediyor?

How many exoplanets have been discovered so far? - Şimdiye kadar kaç tane dış gezegen keşfedildi?

dış
(Geometri) circumscribed
dış
without

She went out without saying good-bye. - Hoşça kal demeden dışarı çıktı.

Tom couldn't sneak out of the dorm without being seen. - Tom görülmeden yurdun dışına çıkamadı.

dışlamak
to exclude, to externalize, to ostracize
dışlamak
externalize
dışlamak
deport
dışlamak
phil. to exclude
dışlamak
to cast out
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение dışla в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Dışlamak
burunlamak
dış
Görülen, içte bulunmayan yüzey
dış
İki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı
dış
Bireyin ötesinde bir varlığı olan
dış
Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar."- A. Haşim
dış
Yabancı ülkelerle ilgili
dış
Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları
dış
Bir konunun kapsamına girmeyen şey
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı: "Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız
dışlamak
Bir kimse veya bir toplum, bir kimseyi, bir durumu, bir düşünce vb.ni yok saymak, ilgilenmemek
dışlamak
Bir kimse veya bir toplum, bir kimseyi, bir durumu, bir düşünce vb.yi yok saymak, ilgilenmemek