Seni açık bir biçimde duymadım. Bir daha söyler misin lütfen?
- I didn't hear you clearly. Would you please say it again?
Düşünceni daha açık bir biçimde açıkla!
- Explain your idea more clearly.
Açıkçası, Tom Fransızcayı çok iyi anlamaz.
- Tom clearly doesn't understand French very well.
Şirkette açıkça konuşmalısın.
- You must speak clearly in company.
Tom anlaşılır biçimde bir şizofren paranoyak.
- Tom is clearly a paranoid schizophrenic.
Bu anlaşılır biçimde düzeltilmedi.
- This clearly hasn't been proofread.
Hâlâ apaçık hatırlıyorum. Yedi ya da sekiz yıl önceydi. Tam olarak nerede? Sen de orada mıydın?
- I still clearly remember. It was seven or eight years ago. Where exactly? Were you also there?
Şüphesiz, o, biyoteknoloji hakkında çok şey biliyor.
- Clearly, she knows a lot about biotechnology.
Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
- Wilson clearly had the best chance to win.
He was clearly wrong on all points but one.
'Clearly, the judge erred in his opinion.''.
... And I said it very clearly. ...
... I think it's clearly going to happen very, very quickly. ...