Ölen yapraklarını atan ağaç gibi ol.
- Sei wie ein Baum und lasse die toten Blätter fallen.
Yapraklar sonbaharda dökülür.
- Im Herbst fallen die Blätter.
Meg dört yapraklı yonca buldu.
- Meg found a four leaf clover.
Son yaprak düştüğünde, ben de gitmeliyim.
- When the last leaf falls, I must go, too.
Yeterince yapraklı sebze yemiyoruz.
- We don't eat enough leafy vegetables.
Meg dört yapraklı yonca buldu.
- Meg found a four leaf clover.
Oğlum bugünlerde karşılık vermiyor, o yeni bir sayfa açmış olmalı.
- My son doesn't talk back these days; he must have turned over a new leaf.
Onun kitabından bir sayfa al.
- Take a leaf out of his book.