Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
I play bass in a jazz band.
- Bir caz orkestrasında bas gitar çalıyorum.
I play bass guitar in a guitar ensemble.
- Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.
Are you happy with your new bass guitar?
- Yeni bas gitarından memnun musun?
Several politicians exerted strong pressure on the committee.
- Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
He pressed me to stay a little longer.
- O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
This book will be printed next year.
- Bu kitap, gelecek yıl basılacak.
This book is out of print.
- Bu kitabın baskısı tükendi.
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
He had a book on physics published.
- Fizikle ilgili bir kitap bastırdı.
The first edition was published ten years ago.
- İlk baskı on yıl önce yayınlandı.
He pressed me to stay a little longer.
- O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
He pressed the brake pedal.
- O, fren pedaline bastı.
The union is pressing for a ten-percent pay hike.
- Sendika yüzde on oranında ücret zammı için baskı yapıyor.
Time is pressing, and quick action is needed.
- Zaman baskı yapıyor ve acil eylem gerekli.
This textbook, having been printed in haste, has a lot of printing mistakes.
- Bu ders kitabının, aceleyle basıldığı için, bir sürü hatası var.
Mistakes in the printing should be pointed out at once.
- Baskıdaki hatalara derhal dikkat çekilmelidir.
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.