School begins at nine and is over at six.
 - Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
 - Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
Next month it'll be five years since he began playing the violin.
 - Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.
You began to learn Esperanto.
 - Esperanto öğrenmeye başladınız.
He stopped smoking and started running.
 - Sigarayı bıraktı ve koşmaya başladı.
Tom abandoned his car that had run out of gasoline and started walking.
 - Tom benzini biten arabasını terk etti ve yürümeye başladı.
All beginnings are difficult.
 - Bütün başlangıçlar zordur.
In the beginning God created the heaven and the earth.
 - Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
The French and Indian War had begun.
 - Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
When we went to the hall, the concert had already begun.
 - Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı.
Now I must go about my work.
 - Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
 - Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
I must set about that work without delay.
 - Gecikmeden o işe başlamalıyım.
She had no idea how to set about her work.
 - İşine nasıl başlayacağı konusunda bir fikri yoktu.
We must get down to our homework.
 - Biz ödevimize başlamalıyız.
It's time to work now. Let's get down to business.
 - Şimdi çalışma vakti. İşe başlayalım.
Tom's trial commenced three days later.
 - Tom'un davası üç gün sonra başladı.
Hostilities commenced.
 - Düşmanlıklar başladı.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
 - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
 - Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.