European Fish Week starts on June 4th.
- Avrupa Balık Haftası, 4 Haziran'da başlar.
School starts at 8:40.
- Okul 08:40'ta başlar.
Chopin sits at the piano and begins to play.
- Chopin'in piyanoda oturur ve çalmaya başlar.
Morning worship begins at eleven o'clock.
- Sabah ibadeti saat on birde başlar.
It's not a suitable topic for discussion.
- Tartışma için uygun bir başlık değil.
I succeeded in reaching the top of the mountain.
- Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit.
- Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
He is suffering from a headache.
- O, baş ağrısından acı çekiyor.
Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council.
- Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.
After the entrée comes the main dish.
- Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.
The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu.
- Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.
The couples carved their initials in oak trees.
- Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.
I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
- O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee.
- Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.
The Prime Minister met with the press.
- Başbakan basın toplantısı yaptı.
Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo.
- Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başkentidir.
The capital of Italy is Rome.
- İtalya'nın başkenti Roma'dır.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
- Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.
I might flunk the course.
- Kurda başarısız olabilirim.
Trusting yourself is the key to success.
- Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
The president granted a general pardon.
- Başkan genel af ilan etti.
The general use of forks for eating started in the tenth century A.D.
- Çatalların yemek için genel kullanımı milattan sonra onuncu yüzyılda başladı.
His parents were glad at his success in the examination.
- Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
My glasses started to slip down my nose.
- Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.
Don't stick your nose into other people's business.
- Başka insanların işine burnunu sokma!
Mr. Jackson is our principal.
- Bay Jackson bizim başkanımız.
The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27.
- Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.
He bowed to his teacher.
- O, başıyla öğretmenini selamladı.
He bowed to me as he left the room.
- O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
This movie is indeed a timeless masterpiece.
- Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.
Masterpieces are only successful attempts.
- Başyapıtlar yalnızca başarılı denemelerdir.
Aside from him, nobody else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
Honesty is the primary reason for his success.
- Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
- Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
The premier is likely to resign.
- Başbakan muhtemelen istifa edecek.
The two premiers had nothing in common.
- İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
At first each man had paid $10.
- İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.
At first, I couldn't play the guitar.
- En başta gitar çalamıyordum.
The accident was caused chiefly by the unpredictable weather.
- Kazanın başlıca nedeni öngörülemeyen havaydı.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
When did you start liking baseball?
- Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
- Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
Laurent Weber is the archbishop of Portland.
- Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.
Tom wants to be a successful architect.
- Tom başarılı bir mimar olmak istiyor.
Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential.
- Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
- Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
In love, there are only beginnings.
- Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
Whatever has a beginning also has an end.
- Başlangıcı olanın sonu da vardır.
You will succeed in the end.
- Sonunda başaracaksın.
The film had a great beginning, but the ending wasn't believable.
- Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.
Olivia couldn't give an ending to the story.
- Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.