School starts next Monday.
- Gelecek Pazartesi okul başlar.
Tom usually starts his day with a hot cup of coffee.
- Tom gününe genellikle sıcak bir fincan kahveyle başlar.
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
Morning worship begins at eleven o'clock.
- Sabah ibadeti saat on birde başlar.
I succeeded in reaching the top of the mountain.
- Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.
Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit.
- Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.
He is suffering from a headache.
- O, baş ağrısından acı çekiyor.
It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters.
- Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.
His failure was mainly due to carelessness.
- Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.
When to start is the main problem.
- Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.
She didn't like horsemeat, initially.
- Başlangıçta at etini beğenmedi.
The couples carved their initials in oak trees.
- Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
The Prime Minister met with the press.
- Başbakan basın toplantısı yaptı.
The Prime Minister has resigned.
- Başbakan istifa etti.
Beijing is the capital of China.
- Pekin, Çin'in başkentidir.
Washington is the capital of the United States.
- Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
I might flunk the course.
- Kurda başarısız olabilirim.
Do you have a course for beginners?
- Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else.
- Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.
The mayor addressed the general public.
- Belediye başkanı genele hitap etti.
The general use of forks for eating started in the tenth century A.D.
- Çatalların yemek için genel kullanımı milattan sonra onuncu yüzyılda başladı.
You'll get into trouble if your parents find out.
- Ailen anlarsa başın belaya girer.
All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water.
- Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.
Tom stuck his nose where it didn't belong.
- Tom başkalarının işine burnunu soktu.
My glasses started to slip down my nose.
- Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.
Mr. Jackson is our principal.
- Bay Jackson bizim başkanımız.
The organization plays a principal role in wildlife conservation.
- Örgüt, yaban hayatı korumasında başlıca rol oynar.
He bowed to his teacher.
- O, başıyla öğretmenini selamladı.
They shake hands instead of bowing.
- Başla selamlama yerine tokalaştılar.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
Masterpieces are only successful attempts.
- Başyapıtlar yalnızca başarılı denemelerdir.
“The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature.
- Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.
Nobody has heard of it but me.
- Benden başka hiç kimse onu duymadı.
Aside from him, nobody else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
Grandmother carried the table by herself.
- Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
The premier is likely to resign.
- Başbakan muhtemelen istifa edecek.
Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
- Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
I thought it easy at first.
- Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
Tom G. Roberts is the Chief Justice of the U.S. Supreme Court.
- Tom G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
When did you start liking baseball?
- Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
Baseball season has begun.
- Beyzbol sezonu başladı.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
He lived alone in the forest.
- Ormanda yalnız başına yaşadı.
Tom wants to be a successful architect.
- Tom başarılı bir mimar olmak istiyor.
This building is the architect's crowning achievement.
- Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.
Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential.
- Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
Modern philosophy has its beginnings in the 19th century.
- Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
Whatever has a beginning also has an end.
- Başlangıcı olanın sonu da vardır.
You will succeed in the end.
- Sonunda başaracaksın.
The film had a great beginning, but the ending wasn't believable.
- Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.
Olivia couldn't give an ending to the story.
- Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.