Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
He began to work for that company last year.
- O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
Next month it'll be five years since he began playing the violin.
- Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.
The dog began to run.
- Köpek koşmaya başladı.
They began to run all at once.
- Hep birden koşmaya başladılar.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
When we went to the hall, the concert had already begun.
- Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
Now I must go about my work.
- Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
We got up early and set about cleaning our house.
- Erken kalktık ve evimizi temizlemeye başladık.
She had no idea how to set about her work.
- İşine nasıl başlayacağı konusunda bir fikri yoktu.
I've never seen him really get down to work.
- Onun gerçekten işe başladığın asla görmedim.
It's time to get down to business.
- İşe başlamanın zamanıdır.
Hostilities commenced.
- Düşmanlıklar başladı.
Direct flights between New York and Tokyo commenced recently.
- New York ve Tokyo arasında doğrudan uçuşlar son zamanlarda başlamıştır.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
Let's start off on the same page.
- Aynı sayfada başlayalım.
When would you like to begin?
- Ne zaman başlamak istersin?
I think I have to begin working on my homework.
- Sanırım ev ödevimle ilgili çalışmaya başlamak zorundayım.
I succeeded in reaching the top of the mountain.
- Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
We talked about various topics.
- Biz değişik başlıklarda konuştuk.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
I was beginning to lose my cool.
- Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit.
- Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
Too long a holiday makes one reluctant to start work again.
- Çok uzun bir tatil birini tekrar işe başlamak için isteksiz yapar.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council.
- Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.
I have a bad headache.
- Korkunç derecede başım ağrıyor.
The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu.
- Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.
After the entrée comes the main dish.
- Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.
The couple carved their initials in an oak tree.
- Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.
She didn't like horsemeat, initially.
- Başlangıçta at etini beğenmedi.
They shake hands instead of bowing.
- Başla selamlama yerine tokalaştılar.
In Japan, it is proper to bow when you meet someone.
- Japonya'da biriyle karşılaştığında başla selamlamak uygundur.
In Japan, it is proper to bow when you meet someone.
- Japonya'da biriyle karşılaştığında başla selamlamak uygundur.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
The Prime Minister met with the press.
- Başbakan basın toplantısı yaptı.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo.
- Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başşehridir.
The capital of Italy is Rome.
- İtalya'nın başkenti Roma'dır.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.
We were about to start, when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında biz başlamak üzereydik.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
I want to get to work.
- İşe başlamak istiyorum.
I have to get to work.
- Çalışmaya başlamak zorundayım.
Do you have a course for beginners?
- Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?
I might flunk the course.
- Kurda başarısız olabilirim.
Trusting yourself is the key to success.
- Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
It goes without saying that honesty is the key to success.
- Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
The general decided to launch an offensive against the enemy camp.
- General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.
The president granted a general pardon.
- Başkan genel af ilan etti.
His parents were glad at his success in the examination.
- Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.
All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water.
- Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.
Don't stick your nose into other people's business.
- Başka insanların işine burnunu sokma!
I don't poke my nose into other people's business.
- Burnumu başkalarının işine sokmam.
The secret of getting ahead is getting started.
- İlerlemenin sırrı başlamaktır.
In order to lose weight, it is best to take up some sport.
- Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.
It takes a lot of money to start a business.
- Bir işe başlamak çok para gerektirir.
The organization plays a principal role in wildlife conservation.
- Örgüt, yaban hayatı korumasında başlıca rol oynar.
Mr. Jackson is our principal.
- Bay Jackson, bizim başımız.
He bowed to me as he passed by.
- O, geçerken beni başıyla selamladı.
He bowed to his teacher.
- O, başıyla öğretmenini selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
This movie is indeed a timeless masterpiece.
- Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.
His masterpiece has not appeared yet.
- Onun başyapıtı henüz görünmedi.
Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
Nobody has heard of it but me.
- Benden başka hiç kimse onu duymadı.
Honesty is the primary reason for his success.
- Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
My grandfather nodded and smiled at me.
- Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
Grandmother carried the table by herself.
- Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.
Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
- Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
I thought it easy at first.
- Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
The army chief reported that the war was lost.
- Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.
The accident was caused chiefly by the unpredictable weather.
- Kazanın başlıca nedeni öngörülemeyen havaydı.
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
- Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
Baseball season has begun.
- Beyzbol sezonu başladı.
You shouldn't have come here to begin with.
- Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
We had to come back soon because school was about to start.
- Hemen geri gelmek zorundaydık çünkü okul başlamak üzereydi.
In order to lose weight, it is best to take up some sport.
- Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.
I couldn't wait to get started.
- Ben başlamak için bekleyemedim.
I'm anxious to get started.
- Başlamak için endişeliyim.
Have you tried restarting your computer?
- Bilgisayarını yeniden başlatmayı denedin mi?
Have you tried restarting your router?
- Router'ını yeniden başlatmayı denedin mi?
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
Tom wants to be a successful architect.
- Tom başarılı bir mimar olmak istiyor.
Laurent Weber is the archbishop of Portland.
- Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.
Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential.
- Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.
There used to be a post office on the corner.
- Köşe başında postahane vardı.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
In love, there are only beginnings.
- Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
Modern philosophy has its beginnings in the 19th century.
- Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.
You will succeed in the end.
- Sonunda başaracaksın.
Whatever has a beginning also has an end.
- Başlangıcı olanın sonu da vardır.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
The film had a great beginning, but the ending wasn't believable.
- Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.
Come on in. We're just about to get started.
- İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
I'd like to get started right away.
- Hemen başlamak istiyorum.
Now if you don't mind, I'd like to get started.
- Şimdi sakıncası yoksa başlamak istiyorum.
We'll be ready to start in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde başlamak için hazır olacağız.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.