Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
- Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story!
- İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu!
I would do it in a different way than you did.
- Senin yaptığından başka türlü yapardım.
It is difficult to translate a poem into another language.
- Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
- Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
I could not have done otherwise.
- Başka türlü yapamazdım.
I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
- Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
I don't have any other hobbies besides football.
- Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.
Was there anybody else besides Tom?
- Tom'dan başka orada kimse var mıydı?
It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this.
- Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.
It's none other than Tom!
- O, Tom'dan başkası değil.
We had no choice but to leave the matter to him.
- Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
To be happy and not ask any more questions would be best.
- Mutlu olmak ve başka soru sormamak en iyisi olur.
Unless you have any more questions, I'd like to go now.
- Başka sorunuz yoksa, şimdi gitmek istiyorum.
Tom reads more books than anyone else I know.
- Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
They have no more wine.
- Onların başka şarapları yok.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
What else did you find in Tom's apartment?
- Tom'un dairesinde başka ne buldun?
What else could I have done?
- Başka ne yapabilirdim?
Tom doesn't know what else to do.
- Tom başka ne yapacağını bilmiyor.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
- Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
Do you have any further questions to ask?
- Soracak başka sorunuz var mı?
Any further comment is redundant.
- Daha başka yorum lüzumsuzdur.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
Nothing could be done, except wait.
- Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
We had no choice except to put up with it.
- Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
The President had the power to save the men from execution at the stroke of a pen.
- Başkanın adamları ipten alacak gücü vardı, bir kalem oynatmaya bakardı iş.
Save your long-winded explanations for someone else.
- Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.