başından

listen to the pronunciation of başından
Турецкий язык - Английский Язык
1. from its beginning: başından sonuna kadar from beginning to end. 2. away from: Başımdan git! Go away!/Get out!/Leave me alone!
baş
top

It's not a suitable topic for discussion. - Tartışma için uygun bir başlık değil.

I succeeded in reaching the top of the mountain. - Dağın tepesine ulaşmayı başardım.

baş
{i} beginning

The beginning is the most important part of the work. - Başlangıç işin en önemli kısmıdır.

She will arrive in Tokyo at the beginning of next month. - Önümüzdeki ayın başında Tokyo'ya varacak.

baş
{i} leader

Republican Party leaders criticized President Hayes. - Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.

Republican Party leaders criticized President Hayes. - Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.

baş
{i} head

I have a bad headache. - Korkunç derecede başım ağrıyor.

It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters. - Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.

baş
main

Hinduism is the main religion in India. - Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.

The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu. - Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.

baş
{s} initial

She didn't like horsemeat, initially. - Başlangıçta at etini beğenmedi.

The couples carved their initials in oak trees. - Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.

başından savmak
get rid of
başından sonuna kadar
all the way
başından geçmek
experience
başından atma
riddance
başından atmak
throw off
başından atmak
brush off
başından atmak
to get rid of sb/sth, to dispose of sb/sth, to throw sth/sb off, to ditch
başından atmak
shunt
başından atmak
to get rid (of)
başından atmak
get rid of
başından aşağı kaynar sular dökülmek
to have a terrible shock, meet with sudden excitement. (işi)
başından aşkın
overburdened (by work)
başından aşmak
be swamped with
başından beri
from the outset
başından beri
all along

They must have known it all along. - Onu başından beri biliyor olmalılar.

He knew it all along. - O, onu başından beri biliyordu.

başından beri işin içinde olmak
get in on the ground floor
başından büyük işe girişmek
to bite off more than one can chew
başından büyük işe girişmek
bite off more than one can chew
başından büyük işlere girişmek/karışmak
to undertake things that are beyond one's powers, bite off more than one can chew
başından defetmek
weed
başından engellemek
nip in the bud
başından geçmek
happen
başından geçmek
to experience, to happen to
başından geçmek
pass through
başından geçmek
fare
başından geçmek
live through
başından geçmek
know
başından kaynar sular dökülme
a rude awakening
başından savma
run around
başından savmak
shake off
başından savmak
to get rid of, to send away, to send sb packing
başından savmak
give smb. the run around
başından savmak
shift
başından savmak
doff
başından savmak
evade
başından savmak
jettison
aklını başından almak
infatuate
aklını başından almak
allure
baş
coconut
baş
heading

What heading does this come under? - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?

baş
prime

The Prime Minister met with the press. - Başbakan basın toplantısı yaptı.

Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee. - Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.

baş
capital

Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo. - Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başşehridir.

Washington is the capital of the United States. - Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.

baş
{i} potato

I ate the whole bag of potato chips by myself. - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.

If I start eating potato chips, I can't stop. - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.

baş
{s} especial

It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election. - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.

baş
{s} foremost
baş
tete
baş
(Havacılık) course

Do you have a course for beginners? - Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

baş
key

The mayor presented him with the key to the city. - Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.

Trusting yourself is the key to success. - Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.

baş
cardinal
baş
{s} general

The president granted a general pardon. - Başkan genel af ilan etti.

The mayor addressed the general public. - Belediye başkanı genele hitap etti.

baş
parent

His parents were glad at his success in the examination. - Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.

Apart from his parents, no one knows him very well. - Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.

baş
(İnşaat) short edge
baş
(Askeri) nose

I don't poke my nose into other people's business. - Burnumu başkalarının işine sokmam.

Don't stick your nose into other people's business. - Başka insanların işine burnunu sokma!

baş
principal

The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27. - Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.

The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions. - Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.

baş
bow

Tom bowed his head in shame. - Tom utançla başını eğdi.

He bowed to me as he passed by. - O, geçerken beni başıyla selamladı.

baş
helm

To protect your head, you need to wear a helmet. - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.

baş
kephale
baş
master

Masterpieces are only successful attempts. - Başyapıtlar yalnızca başarılı denemelerdir.

This movie is indeed a timeless masterpiece. - Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.

baş
nob

Nobody else got hurt. - Başka hiç kimse yaralanmadı.

Nobody else offered to help. - Başka hiç kimse yardım etmeyi önermedi.

baş
primary

The primary cause of his failure is laziness. - Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.

Honesty is the primary reason for his success. - Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.

baş
grand

Grandmother carried the table by herself. - Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.

Sometimes my grandfather talks to himself when left alone. - Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.

baş
primus
baş
premier

The premier and his cabinet colleagues resigned. - Başbakan ve kabine arkadaşları istifa ettiler.

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

baş
nut

Nobody listens to this music except nuts. - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.

baş
first

This style of hairdressing first appeared in the early 19th century. - Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.

At first each man had paid $10. - İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.

baş
proto-
baş
chief

The army chief reported that the war was lost. - Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.

The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors. - Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.

baş
base

Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.' - Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.

When did you start liking baseball? - Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?

baş
kingpin
baş
chıef
aklı başından gitmek
to lose one's head, to lose one's reason
aklı başından gitmiş
infatuated
aklını başından alan
ravishing
aklını başından almak
enamour [Brit.]
aklını başından almak
sweep smb. off his feet
aklını başından almak
enchant
aklını başından almak
enamor
aklını başından almak
to sweep sb off his feet, to enrapture
aklını başından almak
enrapture
akılı başından bir karış yukarı/yukarıda
impulsive, rash, impetuous (someone) who does the first thing that comes into his head
akılı başından gitmek
1. to be overwhelmed, be beside oneself. 2. to faint
akılını başından almak
1. to deprive (someone) of his/her senses, leave (someone) unable to think straight. 2. to scare (someone) silly, scare the wits out of
baş
basis

We work on a piecework basis. - Biz parça başı esasına göre çalışırız.

Everything starts from the basis. - Her şey temelden başlar.

baş
side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth
baş
(Denizcilik) bow
baş
wrestling first class
baş
head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle
baş
fore

He lived alone in the forest. - Ormanda yalnız başına yaşadı.

According to the weather forecast, the rainy season will set in next week. - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.

baş
knob
baş
in many idioms self, oneself
baş
noddle
baş
main, head, chief, top
baş
top, summit, crest
baş
costard
baş
arch

Tom loves architecture more than anything else in the world. - Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.

Laurent Weber is the archbishop of Portland. - Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.

baş
off

There used to be a post office on the corner. - Köşe başında postahane vardı.

Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential. - Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.

baş
clove (of garlic); cyme; (plant) bulb
baş
central

I work in Central Park every morning starting at six. - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.

Mario Draghi is the head of the European Central Bank. - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.

baş
leader, chief, head
baş
head; chief, leader; beginning; end; top; bow; main, chief, leading, principal, cardinal
baş
outset
baş
in chief
baş
governing
baş
end, either of two ends
baş
sconce
baş
primal
baş
agio, exchange premium
baş
beginnings

In love, there are only beginnings. - Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.

All beginnings are difficult. - Bütün başlangıçlar zordur.

baş
head (of a pin)
baş
(Anatomi) cephal
baş
jemmy
baş
end

You will succeed in the end. - Sonunda başaracaksın.

A good beginning makes a good ending. - İyi başlayan iyi biter.

baş
ending

The film had a great beginning, but the ending wasn't believable. - Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.

Olivia couldn't give an ending to the story. - Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.

baş
pate
dostlar başından ırak!
colloq . May such a thing never happen to my friends
en başından
all along

I've been telling you that all along. - Sana bunu en başından beri söylüyorum.

That was your plan all along, wasn't it? - En başından beri planın buydu, değil mi?

işi başından aşkın
up to the elbows
işi başından aşkın
up to the ears
işi başından aşkın olmak
to be snowed under with work, to be up to one's ears in work
işi başından aşmak/aşkın olmak
to be extremely busy
leğen başından almak
to choose an industrious wife
saçından başından utanmak
to be ashamed to do something disgraceful because of one's advanced age
suyu baştan/başından kesmek
to tackle a problem at its root
ta başından
all along

I think Tom expected this all along. - Sanırım Tom ta başından bunu bekliyordu.

Was this Tom's plan all along? - Ta başından beri bu Tom'un planı değil miydi?

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение başından в Турецкий язык Турецкий язык словарь

BAŞ
(Osmanlı Dönemi) t. Reis, birinci, evvel. Başlıca, en mühim
Baş
(Osmanlı Dönemi) NITAB
Baş
ser
baş
Arazide en yüksek nokta
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser
baş
insan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları bulunduran vücudun üst kısmı
baş
Temel, esas: "Gücün, erdemliğin, bilimin, her şeyin başı paradır, para."- H. E. Adıvar
baş
Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi
baş
Bir teknenin ön ve ileri kısmı
baş
Para değiştirirken verilen veya alınan üstelik, sarrafiye
baş
Çıban
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet
baş
Temel, esas
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser: "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbenti çekip aldı."- N. Cumalı
baş
Başlangıç, önsöz
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu: "Avcumuzun içinde sakladığımız sigaraların yanmış ucu ile fitillerin başını yaktık."- F. R. Atay
baş
Deniz teknelerinde ön taraf
baş
Bir topluluğu yöneten kimse: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır."- Anayasa
baş
Bir şeyin uçlarından biri: "Bu müjde verilince acele yerinden kalktı, merdiven başına yürüdü."- R. H. Karay
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazıyi yeceklerde tane
baş
Bir topluluğu yöneten kimse
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi. "Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
Başlangıç

Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.

Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.

baş
Bir şeyin uçlarından biri
baş
"Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
(Osmanlı Dönemi) re's
Английский Язык - Турецкий язык

Определение başından в Английский Язык Турецкий язык словарь

baş
baştan