I succeeded in reaching the top of the mountain.
- Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
I was beginning to lose my cool.
- Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit.
- Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council.
- Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.
Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.
- Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.
His failure was mainly due to carelessness.
- Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.
Hinduism is the main religion in India.
- Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
- O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
The Prime Minister will hold a press conference tomorrow.
- Başbakan yarın bir basın toplantısı düzenleyecek.
The Prime Minister met with the press.
- Başbakan basın toplantısı yaptı.
Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo.
- Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başşehridir.
Washington is the capital of the United States.
- Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
- Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
I see no other course of action.
- Başka bir hareket tarzı göremiyorum.
Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else.
- Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.
Trusting yourself is the key to success.
- Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
The mayor addressed the general public.
- Belediye başkanı halka hitap etti.
The president granted a general pardon.
- Başkan genel af ilan etti.
I couldn't but sympathize with the girl who had lost her parents in the accident.
- Kazada ebeveynlerini kaybetmiş kıza başsağlığı bile dileyemedim.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
My glasses started to slip down my nose.
- Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.
Tom stuck his nose where it didn't belong.
- Tom başkalarının işine burnunu soktu.
Mr. Jackson is our principal.
- Bay Jackson bizim başkanımız.
The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27.
- Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.
He bowed to his teacher.
- O, başıyla öğretmenini selamladı.
He bowed to me as he passed by.
- O, geçerken beni başıyla selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
They are masterpieces of European art.
- Onlar Avrupa sanatının başyapıtlarıdırlar.
“The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature.
- Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.
Nobody else offered to help.
- Başka hiç kimse yardım etmeyi önermedi.
Nobody but John has heard of it.
- John'dan başka hiç kimse onu duymadı.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
- Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
The premier is likely to resign.
- Başbakan muhtemelen istifa edecek.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
At first each man had paid $10.
- İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.
At first, I couldn't play the guitar.
- En başta gitar çalamıyordum.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
When did you start liking baseball?
- Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
A relationship based on total honesty is bound to fail.
- Toplam dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısızlığa mahkûmdur.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
This building is the architect's crowning achievement.
- Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.
Tom wants to be a successful architect.
- Tom başarılı bir mimar olmak istiyor.
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
- Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.
- Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
In love, there are only beginnings.
- Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
You will succeed in the end.
- Sonunda başaracaksın.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love.
- İnsanlar seçtiklerinde sevmeye başlayabilir ama biten sevgi geldiğinde seçenekleri yoktur.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.