ayırtma

listen to the pronunciation of ayırtma
Турецкий язык - Английский Язык

Определение ayırtma в Турецкий язык Английский Язык словарь

ayırtmak
{f} book

I have to book a hotel room. - Otelde bir oda ayırtmak zorundayım.

I would like to book a room. - Bir oda ayırtmak istiyorum.

yer ayırtma
reservation

I ought to have made a hotel reservation earlier. - Otelde daha önce yer ayırtmalıydın.

ayırtmak
{f} reserve

I'd like to reserve a table for two. - İki kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.

I'd like to reserve a seat on this train. - Bu trende yer ayırtmak istiyorum.

yer ayırtma
booking
ayır
break into
ayırtmak
to reserve, to book
ayırtmak
allocate
Ayır
allocate

Allocate a room for research purposes. - Araştırma amaçları için bir oda ayırın.

ayır
make disconnected
ayır
make disjoint
ayır
{f} resolving
ayır
{f} segregated
ayır
differentiate

We must be able to differentiate between objects and situations. - Nesneler ve durumlar arasında ayırım yapabilmeliyiz.

ayır
{f} separate

Our teacher separated us into two groups. - Öğretmen bizi iki gruba ayırdı.

It is no use trying to separate the sheep from the goats while in a state of madness. - Çok sinirliyken iyiyle kötüyü ayırmaya çalışmanın bir faydası yoktur.

ayır
{f} disconnecting

I'm not disconnecting their printers. - Onların yazıcılarını ayırmıyorum.

ayır
{f} part

Tom budgeted three hundred dollars for the party. - Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı.

After ten years as business partners, they decided to part ways. - İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.

ayır
detach

I didn't detach them. - Ben onları ayırmadım.

ayır
spaced at
ayır
{f} isolated
ayır
{f} reserved

We ought to have phoned ahead and reserved a table. - Telefon edip bir masa ayırtmalıydık.

We should have phoned ahead and reserved a table. - Önceden telefon etmeliydik ve bir masa ayırtmalıydık.

ayır
cut into
ayır
{f} sparing

Would you mind sparing me thirty minutes of the day? - Bana günün otuz dakikasını ayırır mısın?

ayır
sever

I removed her number after severing our friendship. - Dostluğumuzu kestikten sonra onun numarasını ayırdım.

ayır
disconnect

I'm not disconnecting their printers. - Onların yazıcılarını ayırmıyorum.

Dan disconnected Linda from her respirator. - Dan, Linda'yı solunum cihazından ayırdı.

ayır
isolate
ayır
separate into
ayır
{f} spaced
ayır
{f} reserve

I'd like to reserve a seat on this train. - Bu trende yer ayırtmak istiyorum.

It's faster to reserve a taxi. - Bir taksi ayırtmak daha hızlıdır.

ayır
discriminate

Subtle differences in tone discriminate the original from the copy. - Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.

ayır
sever from
ayır
demarcate
ayır
{f} abstract
ayır
{f} allocated
ayır
{f} parted
ayır
{f} parting
ayır
{f} spare

Since there wasn't much time to spare, she took a taxi. - Ayıracak çok zamanı olmadığı için, taksiye bindi.

Tom has time to spare. - Tom'un ayıracak zamanı vardı.

ayır
disjoin
ayır
{f} separating

English is one language separating two nations. - İngilizce iki ulusu ayıran bir dildir.

Why is politics separating us, when we ourselves know who is good and who isn't? - Kimin iyi olduğunu ve kimin olmadığını biz kendimiz bildiğimizde politika neden bizi ayırıyor?

ayır
{f} separated

Tom is sad, as in German sentences he is often separated from Mary by a comma. - Tom. Almanca cümlelerde Mary'yi sık sık bir virgülle ayırdığı için üzgün.

The mother separated the fighting children. - Anne dövüşen çocukları ayırdı.

ayır
{f} discriminating
ayır
{f} detached
ayır
{f} disconnected

Dan disconnected Linda from her respirator. - Dan, Linda'yı solunum cihazından ayırdı.

ayır
{f} abstracted
ayır
split into

Let's decide what needs to be decided, then let's split into two teams, OK? - Neye karar verilmesi gerektiğine karar verelim, sonra iki takıma ayıralım.

ayır
{f} earmark

They earmarked enough money for research work. - Araştırma çalışması için yeterli para ayırdılar.

ayır
break down into
ayır
segregate
ayır
set apart
ayır
allocate to
ayır
uncouple
ayır
unstuck
ayır
allocateto
ayır
sunder
ayır
unstick
ayır
differentiated
ayır
disengage
ayır
disengaged
ayır
seclude
ayır
secluded
ayır
unsphere
ayır
setapart
ayır
separateinto
ayır
(Biyoloji) dissect

We dissected a frog to examine its internal organs. - Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.

ayır
splitinto
ayır
disarticulate
ayır
disjoined
ayır
zoning
ayır
distinguished

The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other. - Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.

These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship. - Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.

ayırtmak
bespeak
ayırtmak
to have (something) set apart
ayırtmak
to reserve (space, tickets) for oneself
önceden yer ayırtma
advance booking
Турецкий язык - Турецкий язык
Ayırtmak işi
Ayırtmak
(Osmanlı Dönemi) TEDENNÜK
Ayırtmak
(Osmanlı Dönemi) FAHS
ayırtmak
Ayırma işini yaptırmak
ayırtma
Избранное