aufführend

listen to the pronunciation of aufführend
Английский Язык - Турецкий язык

Определение aufführend в Английский Язык Турецкий язык словарь

acting
(Tiyatro) sahneleme
acting
vekalet eden
acting
vekil

Tom, komitenin başkan vekili oldu. - Tom became the acting chairman of the committee.

acting
{f} rol yap

O onu demek istemiyor; o sadece rol yapıyor. - He doesn't mean it; he's just acting.

Ben rol yapmayı ve şarkı söylemeyi severim. - I love acting and singing.

acting
yerine bakan
acting
(isim) oyunculuk, oyun, oynama, temsil
acting
vekil olan
acting
{i} temsil
acting
{s} hareket eden
acting
{i} oyunculuk

O filmdeki oyunculuk çok iyiydi. - The acting in that movie was very good.

Tom benim oyunculuk sınıfında. - Tom is in my acting class.

acting
{s} vekâlet eden
acting
{s} vekâlet eden, vekil: acting president başkan vekili
acting
{s} davranan

Patlamadan hemen önce, şüpheli bir biçimde davranan bir adam görüldü. - A man was seen acting suspiciously shortly before the explosion.

Bugün bir kral gibi davranan bir çocuk yarın bir zalim gibi davranır. - Today a child acting like a king, tomorrow a tyrant.

acting
{i} oyun

Onun oyunculuğu mükemmeldi. - His acting left nothing to be desired.

Jane on bir yaşından beri filmlerde oyunculuk yapıyor. - Jane has been acting in movies since she was eleven.

acting
(sıfat) davranan, hareket eden, yapan, vekâlet eden, temsil eden, sahnelenebilen
acting
(Askeri) VEKİL: Başka bir rütbe veya sıfatla geçici olarak iş gören; birinin yerine vekalet eden, bakan
acting
{s} yapan
acting
rol yapma

Ben senin rol yapma şeklini beğenmiyorum. - I don't like the way you're acting.

Ben rol yapmayı ve şarkı söylemeyi severim. - I love acting and singing.

acting
{s} sahnelenebilen
Немецкий Язык - Английский Язык
acting
scheduling
putting on stage
performing
staging
einzeln aufführend
itemizing
einzeln aufführend
itemising
sich aufführend
behaving yourself
sich aufführend
behaving
sich aufführend
acting up
sich schlecht aufführend
acting up