artığı

listen to the pronunciation of artığı
Турецкий язык - Английский Язык
(Tıp) residue on ignition
(Tıp) residue on evaporation
artık
no longer

I no longer love you. - Artık seni sevmiyorum.

I no longer love him. - Artık onu sevmiyorum.

artık
residual

One must wait for the residuals to converge before being able to use the simulation's results. - Simülasyon sonuçlarını kullanmadan önce artıkların biraraya gelmesini beklemek gerekir.

artık
anymore

I don't love you anymore. - Artık seni sevmiyorum.

I don't like him anymore. - Artık onu sevmiyorum.

artık
remnant
artık
longer

I no longer love him. - Artık onu sevmiyorum.

I no longer want that. - Artık onu istemiyorum.

artık
no more

You'll have no more problems. - Artık sorunların olmayacak.

There will be no more problems. - Artık sorun olmayacak.

artık
(Çevre) debris
artık
any longer

I do not love him any longer. - Artık onu sevmiyorum.

He couldn't hold his temper any longer. - O artık öfkesini tutamadı.

artık
{i} leftover

Tom didn't know what to do with the leftover food. - Tom artık yemeği ne yapacağını bilmiyordu.

I fed the leftovers to my dog. - Yemek artıklarıyla köpeğimi besledim.

artık
{i} dreg
artık
at that

There were many things that I thought were important at that time that I no longer believe are important. - Artık önemli olduğuna inanmadığım, o zamanlar önemli olduğunu düşündüğüm çok şey vardı.

Let's leave it at that for now. - Artık şimdilik onu bırakalım.

artık
remaining
artık
as late as
artık
left over
artık
(Madencilik) gob
artık
any more

Mary decided never to see him any more. - Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.

I can't stand this pain any more. - Ben bu acıya artık dayanamıyorum.

artık
(İnşaat) remanent
artık
hog-wash
artık
orphan
artık
(Jeoloji) tailing
artık
wastes
artık
redundant
artık
resudial
artık
remains
artık
(Ticaret) balance
artık
fag-end
artık
(Muzik) augment
artık
residuum
artık
leftovers

Who ate the rest of the leftovers? - Yemek artıklarının kalanını kim yedi?

Tom fed his leftovers to his dog. - Tom, artıkları ile köpeği besledi.

artık
{s} left

Dan ate the leftovers. - Dan yemek artıklarını yedi.

Tom didn't know what to do with the leftover food. - Tom artık yemeği ne yapacağını bilmiyordu.

artık
ever after
cevher artığı
(Coğrafya) tailing
artık
remainder
artık
{i} leaving
artık
offal
artık
waste

I can't afford to waste any more time. - Artık daha fazla zaman harcamayı göze alamam.

Let's not waste any more of each other's time. - Artık birbirimizin zamanını boşa harcamayalım.

artık
scrap

Deep water fish never see the light and live all their lives from the scraps that come from above. - Derin su balıkları asla ışığı görmezler ve bütün hayatlarını yukarıdan gelen artıklarla yaşarlar.

Tom feeds table scraps to his dog. - Tom masa artıklarıyla köpeğini besler.

artık
oddment
artık
refuse

I refuse to herd geese any longer with that girl. - Ben artık o kızla kazları gütmeyi reddediyorum.

I refuse to obey you any longer. - Artık sana itaat etmeyi reddediyorum.

artık
surplusage
artık
excess
artık
above

Deep water fish never see the light and live all their lives from the scraps that come from above. - Derin su balıkları asla ışığı görmezler ve bütün hayatlarını yukarıdan gelen artıklarla yaşarlar.

artık
rump
artık
from now on

From now on, no more TV before you have done your homework. - Bundan sonra, ev ödevini yapmadan önce artık TV yok.

I have to be careful from now on. - Artık dikkatli olmak zorundayım.

aşınım artığı
corrosion residue
artık
(Hukuk) residue
artık
waste, waste material, refuse; leftovers, remains; residue; remnant; waste; left over, remaining; residual
artık
superfluous, redundant, extra
artık
last part of something after the best part of it has been used
artık
residue; shoddy
artık
discard
artık
dregs
artık
depot
artık
tag end
artık
dross
artık
remnant, residue
artık
fag end
artık
left, left over
artık
leftover of cloth (British)
artık
scraps

He didn't know what to do with the scraps of food. - Yemek artıklarını ne yapacağını bilmiyordu.

Give the scraps to the dog. - Artıkları köpeğe verin.

artık
spoils
artık
spilth
artık
megass
artık
{i} rest

I don't know how the rest of it goes anymore. - Artık bunun gerisinin nasıl gittiğini bilmiyorum.

Who ate the rest of the leftovers? - Yemek artıklarının kalanını kim yedi?

artık
hog wash
artık
screenings
artık
spoil
artık
trash
artık
{i} effluent
artık
{i} shoddy
artık
over

It's all over for us. - Bizim için artık yolun sonu.

Let's not go over that again. - Artık onun hakkında konuşmayalım.

buzul artığı
(Coğrafya) outwash
conta artığı
(Otomotiv) gasket residue
elek artığı
screenings
harman artığı saman
tailings
hayvanlara verilen yemek artığı
hog wash
kalem artığı
stub
karbon artığı
carbon residue
klor artığı
(Tıp) chlorine residual
kloroform metanol artığı
(Tıp) chloroform methanol residue
kloroform metanol artığı
(Tıp) chloroform-methanol residue
kumaş artığı
shoddy
kâğıt artığı
wastepaper
kömür artığı kül
breeze
kılıç artığı
hist . those of the conquered whose lives were spared
mum artığı
candle end
mutfak artığı
wash
mutfak artığı
draff
mutfak artığı unu
(Gıda) kitchen leftover meal
ocak artığı
(Çevre) quarry refuse
pamuk artığı
cotton waste
pipodaki tütün artığı
dottle
yanma artığı
combustion residue
yemek artığı
leftover

Lots of leftovers remained inside. - Çok miktarda yemek artığı içeride kaldı.

I'm starving. There are some leftovers in the fridge. - Açlıktan ölüyorum. Buzdolabında biraz yemek artığı var.

yemek artığı
leftovers
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение artığı в Турецкий язык Турецкий язык словарь

artık
Bundan böyle, sonra, daha, yeter
Artık
çıktı
artık
Bir şey harcandıktan sonra artan bölümü
artık
Kalan veya artan bölüm
artık
Bundan böyle, sonra, daha, yeter: "Artık onlar en lüks gazino ve barlara gidiyorlar, gecelerini oralarda geçiriyorlardı."- T. Buğra
artık
İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan
artık
Daha çok, daha fazla
üretim artığı
Ekonomide üretim fazlalığı
artığı
Избранное