Tom bir iş arkadaşını yaraladı.
- Tom injured a co-worker.
O bir iş arkadaşını arabayla götürdü.
- She gave a lift to a co-worker.
İkisi benim iş arkadaşımdır.
- Both are my colleagues.
Git ve iş arkadaşımla konuş.
- Go and speak to my colleague.
O bir meslektaşa güvendi.
- She trusted a co-worker.
Sami, kadın meslektaşlarıyla dalga geçti.
- Sami made fun of his female co-workers.
Meslektaşlarım beni çok sıcak karşıladı.
- My colleagues welcomed me very warmly.
Kocası Fransız olan meslektaşım Paris'e gitti.
- The colleague whose husband is French has left for Paris.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
O benim iş arkadaşımdır.
- He is my working mate.
Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.
- Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues.
Onun özgün fikirleri daha tutucu arkadaşlarıyla başını defalarca belaya soktu.
- His novel ideas are time and again getting him into trouble with his more conservative colleagues.