Meg'in güzel bir yüzü var.
 - Meg has a lovely face.
Ne güzel bir sürpriz!
 - What a lovely surprise!
İki oğlan sevimli bir kediyle yalnız yaşıyorlardı.
 - The two boys lived alone with a lovely cat.
O sevimli genç bir adam.
 - He's a lovely young man.
Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim.
 - And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.
Erkekler hoş kadınları sever.
 - Men like lovely women.
Eğer para kazanmak için buradaysan, Amerika bulunmak için hoş bir yer.
 - America is a lovely place to be, if you are here to earn money.