O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.
- He lives apart from his parents.
Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
- I like to take things apart to see what makes them tick.
New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.
- We rented an apartment when we lived in New York.
Ben bir daire aramakla meşgulüm.
- I'm busy looking for an apartment.
Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
- Sami spent more and more time apart from his wife.
Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- I think we should spend some time apart from each other.
Ne oldu? Tüm apartman dairesinde su var.
- What happened? There's water in the whole apartment.
New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.
- We rented an apartment when we lived in New York.
Ne yazık ki bütün şey parçalara ayrıldı.
- Unfortunately, the whole thing fell apart.
Tamir etmek için radyoyu parçalara ayırdım.
- I took the radio apart to repair it.
Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
- Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
- Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
Tom, Mary'ye çalıştığı yerden çok uzak olmayan bir daire buldu.
- Tom found Mary an apartment not too far from where she works.
Tom ve Mary gittikçe birbirlerinden uzaklaşıyorlar.
- Tom and Mary are growing further and further apart.
Leyla ve Selime aynı dairede oturuyorlardı ama çok farklı kadınlardı.
- Layla and Salima lived in the same apartment, but they were very different women.
İki kız ve üç erkek bir apartman dairesinde yaşıyor, her biri farklı bir ülkeden geliyor.
- Two girls and three boys live in the apartment, each one coming from a different country.
Tom çalıştığı yerden çok uzakta olmayan bir daire bulmalı.
- Tom needs to find an apartment not too far from where he works.
Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
- Tom lives in an apartment not far from my place.
İkizler o kadar benziyorlardı ki birbirinden ayırt etmek zordu.
- The twins were so alike that it was difficult to tell them apart.
İkizleri birbirinden ayırtedebilir misin?
- Can you tell the twins apart?
Dört odalı daire kiraladı.
- She rented a four-room apartment.
Yaşlı adam üç odalı bir apartmanda yaşıyordu.
- The old man lived in the three-room apartment.
Şeyler parça parça oluyor.
- Things are coming apart.
New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.
- We rented an apartment when we lived in New York.
Ne oldu? Tüm apartman dairesinde su var.
- What happened? There's water in the whole apartment.
Let Pleasure go, put Care apart.
Consider the two propositions apart.
A handful of examples apart, an English preposition precedes its complement.
to take a piece of machinery apart.
By this contrivance I got into the inmost court; and, lying down upon my side, I applied my face to the windows of the middle stories, which were left open on purpose, and discovered the most splendid apartments that can be imagined. There I saw the empress and the young princes in their several lodgings, with their chief attendants about them.
... it how's the private apartments at the imperial family ...