Bana başka bir kamera göster.
- Show me another camera.
Çin'de başka bir arkadaşım var.
- I have another friend in China.
Tom resme bir daha baktı.
- Tom took another look at the picture.
Tom onu bir daha denemeye karar verdi.
- Tom decided to give it another try.
Bu, farklı bir çift ayakkabı.
- This is an another pair of shoes.
Bir kelime başka dilden ödünç alındığı zaman, sık sık aynı anlama sahip olarak başlar; ancak her iki dilde de sürekli kullanımı ile, şimdi ayrı kelimeler farklı çağrışımları artırabilir.
- When a word is borrowed from another language, it frequently begins by having the same meaning; but with continued use in both languages, the now separate words may accrete disparate connotations.
Otobüsler art arda ayrıldı.
- The buses left one after another.
Ayrıca başka bir nedeni vardı.
- There also was another reason.
Bu gömleği sevmiyorum. Bana başka bir tane göster.
- I don't like this shirt. Show me another.
Bu odayı sevmiyorum. Başka bir tane alabilir miyim?
- I don't like this room. May I have another one?
Size bir tane daha alabilir miyim?
- Can I get you another one?
Lütfen bir tane daha al.
- Please take another one.
Tom bir şey söyleyen fakat başka birini yapan insan türü değildir.
- Tom isn't the kind of person who says one thing but does another.
Sen kendi suçlarını hatırladığında, başka birininkini unutursun.
- When you remember your own crimes, you forget another's.
Onlar bunu bir başka gün bitirecekler.
- They'll finish this another day.
Ünlü yazar bir başka en çok satan kitabı oluşturdu.
- The famous author created another best-selling book.
Başkası konuşuyorken sözünü kesme.
- Do not interrupt when another is speaking.
Bunu sevmedim. Bana bir başkasını göster.
- I don't like this. Show me another.
O konuşurken çoğunlukla bir konudan diğerine atlar.
- He frequently jumps from one topic to another while he is talking.
Bir gün geçti. Sonra diğeri.
- One day passed. Then another.
Fadıl asla başka birisine zarar veremez.
- Fadil can never hurt another person.