an increased amount or quantity

listen to the pronunciation of an increased amount or quantity
Английский Язык - Турецкий язык

Определение an increased amount or quantity в Английский Язык Турецкий язык словарь

more
{s} daha fazla

Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır. - Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.

O harcadığından daha fazla para kazanıyor. - She earns more than she spends.

more
daha

O harcadığından daha fazla para kazanıyor. - She earns more than she spends.

John Bill'den daha zeki. - John is more intelligent than Bill.

more
(Bilgisayar) ayrıntılar
more
(Bilgisayar) tümü
more
(Bilgisayar) en çok
more
(Bilgisayar) başka

İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir. - Good health is more valuable than anything else.

İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır. - Cows are more useful than any other animal in this country.

more
(Bilgisayar) tüm

Tüm diller eşittir, ama İngilizce diğerlerinden daha eşittir. - All languages are equal, but English is more equal than the others.

Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz. - You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.

more
-den daha çok
more
(Bilgisayar) tüm seçenekler
more
ziyade

Yarasa, bir kuş olmaktan ziyâde, bir sıçandır. - A bat is no more a bird than a rat is.

Öğretmenimiz bizi bir değnekle dövmeden önce Bu, sizden ziyade beni incitecek. derdi. - Our teacher used to say This is going to hurt me more than it hurts you before laying into us with a cane.

more
(Bilgisayar) ek bilgi
more
daha çok

Kahveyi çaydan daha çok seviyorum. - I like coffee much more than tea.

Onu tanıdıkça daha çok seversin. - The more you know about him, the more you like him.

more
neither more nor less ne fazla ne eksik
more
{s} daha: one more time bir kez daha. two more oranges iki
more
fazla bir şey

Size söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok. - There's nothing more I can tell you.

Benim için yapabileceğin daha fazla bir şey yok. - There's nothing more you can do for me.

more
tam o kadar
more
takriben
more
bir kat fazla
Английский Язык - Английский Язык
more

When it comes to parties, the more, the merrier.

an increased amount or quantity

    Расстановка переносов

    an in·creased a·mount or quan·ti·ty

    Турецкое произношение

    ın înkrist ımaunt ır kwäntıti

    Произношение

    /ən ənˈkrēst əˈmount ər ˈkwäntətē/ /ən ɪnˈkriːst əˈmaʊnt ɜr ˈkwɑːntətiː/
Избранное