That's one small step for a man, one giant leap for mankind.
- Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
- Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
Tom has perfect pitch.
- Tom'un mükemmel adımı var.
You're stepping into dangerous territory.
- Tehlikeli alana adım atıyorsun.
Sami followed in his brother's footsteps.
- Sami erkek kardeşinin adımlarını izledi.
Sami thought about following in Dad's footsteps at medical school.
- Sami, babasının tıp okulundaki adımlarını takip etmeyi düşündü.
The traffic crept along at a snail's pace.
- Trafik adım adım ilerledi.
They stepped a few paces forward.
- Onlar ileriye doğru birkaç adım attılar.
Tom wished he'd never stepped foot into Mary's house.
- Tom Mary'nin evine asla adım atmamış olmayı diledi.
I'll never set foot in this house again.
- Bu eve bir daha adımımı atmam.
You have to study English step by step.
- İngilizceyi adım adım öğrenmek zorundasın.
You must learn step by step.
- Adım adım öğrenmelisin.
Tom retraced his steps.
- Tom adımlarını yeniden izledi.
Mutual steps have to be taken.
- Karşılıklı adımlar atmak gerekmektedir.
Starting to save is the first step towards a secure retirement.
- Tasarruf etmeye başlamak güvenli emekliliğe doğru ilk adımdır.
Let's do this as a first step.
- İlk adım olarak bunu yapalım.
Sami followed in his brother's footsteps.
- Sami erkek kardeşinin adımlarını izledi.
Sami thought about following in Dad's footsteps at medical school.
- Sami, babasının tıp okulundaki adımlarını takip etmeyi düşündü.
The new year is coming with long strides.
- Yeni yıl uzun adımlarla geliyor.