act,-deed

listen to the pronunciation of act,-deed
Английский Язык - Турецкий язык

Определение act,-deed в Английский Язык Турецкий язык словарь

doing
{i} yapılan iş
doing
{i} zımbırtı
doing
{i} meydana getirme
doing
{f} yap

Bunu senin için yapıyorum. - I'm doing it for you.

Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli. - Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework.

doing
{i}

Hastalık onun işini yapmasını engelledi. - Illness prevented him from doing his work.

İhracat işi iyi yapılmıyor. - The export business isn't doing well.

doing
birisinin yaptığı iş
doing
{i} faaliyet

Bu senin kendi faaliyetin. - This is your own doing.

doing
{i} şey

Hayatta büyük zevk insanların yapamayacağını söylediği şeyi yapmaktır. - The great pleasure in life is doing what people say you cannot do.

Bu tür bir şey yapmak aptal görünmesini sağlar. - Doing that sort of thing makes you look stupid.

doing
(birisinin yaptığı) iş
doing
sıkı çalışma
doing
yaparak

O, zamanının üçte birini evrak işleri yaparak geçirir. - She spends over a third of her time doing paperwork.

Önemli olan şeyleri yaparak daha fazla zaman harcamak istiyorum. - I want to spend more time doing things that matter.

Английский Язык - Английский Язык
{i} doing