Let's not exaggerate the facts.
- Gerçekleri abartmayalım.
Tom quite often exaggerates.
- Tom oldukça sık abartır.
The report exaggerated the capacity of the hall.
- Rapor, salonun kapasitesini abarttı.
The fisherman exaggerated the size of the fish he had caught.
- Balıkçı yakaladığı balığın büyüklüğünü abarttı.
You have a habit of exaggerating everything.
- Her şeyi abartma alışkanlığın var.
I thought Tom was exaggerating.
- Tom'un abarttığını sanıyordum.
I don't want to overstate things.
- Her şeyi abartmak istemiyorum.
The company overstated its profits.
- Şirket kârını abarttı.