Gezilerinde çok bagaj taşımaz.
- He doesn't carry much baggage on his trips.
Adımına dikkat et, yoksa bagajda yoculuk yapacaksın.
- Watch your step, or else you will trip on the baggage.
Afedersiniz, bu kadın kim?
- Excuse me, who is this woman?
Kadın bir portakal yiyor.
- The woman eats an orange.
Sanırım, o kadın onun karısıdır.
- That woman is his wife, I think.
O, karısını terk etti ve yarı yaşında bir kadınla aşk hayatı yaşıyor.
- He left his wife and shacked up with a woman half her age.
Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
- Nobody is equal to this young woman in the field of music.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Polonyalı bir bayanla evlendim.
- I am married to a Polish woman.
Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.
- My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Ev kadınların dünyasıdır, dünya erkeklerin evidir.
- The home is the woman's world, the world is the man's home.
Yanında çok valiz aldı.
- She took a lot of baggage with her.
Benim yalnızca bu valizim var.
- I only have this baggage.
DA: You faggot, you; don't let on you don't know.
... Is there a woman over there? ...
... Ann yesterday was a rally in Denver, and a woman came up to her with a baby in her arms ...