O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.
- He used his umbrella as a weapon.
Silahta kalan parmak izleri şüphelininki ile uyuşuyor.
- The fingerprints left on the weapon match the suspect's.
Kollarımın altında terledim.
- I perspired under the arms.
Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
- The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
Tom kolunu Mary'nin etrafına koydu.
- Tom put his arm around Mary.
O, kolunu onun beline koydu.
- He put his arm around her waist.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Barack Obama, nükleer silahlarla ilgili uluslararası bir yasaklamayı hedefliyor, fakat tüm savaşlarda onlara karşı değil.
- Barack Obama is aiming for an international ban on nuclear weapons, but is not against them in all wars.
Çin, silah programını modernleştirmek için çalışıyor.
- China is working to modernize its weapons program.
Ordu cephaneliğini düşmana bıraktı.
- The army surrendered its arsenal to the enemy.
Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Tom silahlı soygun için cezasını doldurdu.
- Tom did time for armed robbery.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
... And it's referred to as an assault weapon ban, but it had, at the signing of the bill, ...
... is actually an incredibly devastating weapon. ...