Tom gerçekten oldukça dikkat çekici bir kişidir.
- Tom is really quite a remarkable person.
Tom dikkat çekici bir kişi.
- Tom is a remarkable person.
Tom'un oldukça dikkate değer bir kişi olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is a pretty remarkable person.
Tom'un bazı dikkate değer şeyler yaptığını gördüm.
- I've seen Tom do some pretty remarkable things.
Annem bana birkaç yeni giysi yaptı.
- My mother made some new clothes.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Biraz vücut losyonuna ihtiyacım var.
- I need some body lotion.
Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı.
- My mother bought some apples at a fruit store.
Bazı öğrenciler otobüsle gitti, diğerleri de yürüyerek gitti.
- Some of the students went by bus, and others on foot.
Bu yazılımı derlerken bazı sorunlarla karşılaşıyorum.
- I'm having some problems compiling this software.
O son günlerde İngilizcede kayda değer ilerleme yaptı.
- She has recently made remarkable progress in English.
İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.
- He made remarkable progress in English.
Tom fevkalade genç bir adam.
- Tom is a remarkable young man.
Fevkalade bir iş yaptın.
- You've done a remarkable job.
Bu olağanüstü bir deneyimdi.
- It was a remarkable experience.
Sen olağanüstü bir insansın.
- You're a remarkable person.
Onun çok dikkat çekici olduğunu düşündüm.
- I thought that was remarkable.
Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder.
- For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Bazı hayvanlar tırmanmada çok iyidirler.
- Some animals are very good at climbing.
Tom'un bazı çok iyi fikirleri var.
- Tom has some very good ideas.
Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
- On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
Tom bir parça müzisyen.
- Tom is something of a musician.
O hayır kuruluşuna yaklaşık iki milyar yen bağışta bulunan birinin adı verildi.
- That charity is named after someone who contributed about two billion yen.
Biz araba içinde yaklaşık 100 mil katettik.
- We covered some 100 miles in the car.
Yasal harcamalar, aşağı yukarı, ona 9.000 sterline mal oldu.
- The legal costs set him back something in the order of £9,000.
Sami aşağı yukarı yüz tane kadın kaçırdı.
- Sami kidnapped something like a hundred women.
Bu evle ilgili acayip bir şey var.
- There's something strange about this house.
O dini mezhebin bazı acayip fikirleri var.
- That religious cult has got some pretty off the wall ideas.
Mikroskop altında, bazı virüsler oldukça güzel görünür.
- Under a microscope, some viruses appear quite beautiful.
Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor.
- Some people think the government has way too much power.
İngiliz önerisinin bazı bölümleri kabul edilemez görünüyor.
- Some parts of the British proposal seem unacceptable.
... targeted agent for each type of tumor. These are likely to be years of remarkable progress ...
... The five major religions today are all rooted in this remarkable era. ...