Bu durumda, bir sorunumuz var.
 - In that case, we've got a problem...
Senin ciddi bir güneş yanığı sorunun var.
 - You have a serious case of sunburn.
Durumla başa çıkmak benim için zor.
 - It is difficult for me to handle the case.
Her durumda, bu seni ilgilendirmez.
 - In any case, it's none of your business.
Çantayı polise bırakın!
 - Put the case in the hands of the police.
Tom bir spor çantası ve bir gitar çantası taşıyordu.
 - Tom was carrying a duffel bag and a guitar case.
Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.
 - We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.
O, bir cinayet olayına karıştı.
 - He was involved in a murder case.
Tom Mary'ye sarılabilmek için gitar kutusunu yere bıraktı.
 - Tom put the guitar case down so he could hug Mary.
Tom saksafonu için yeni bir kutu aldı.
 - Tom bought a new case for his saxophone.
Ben bir parça bagaj satın aldım.
 - I bought a piece of baggage.
Benim bir zarfa, bir parça kağıda ve kurşun kaleme ya da bir dolma kaleme ihtiyacım var.
 - I need an envelope, a piece of paper, and a pencil or a pen.
Polis davayla ilgili yeni kanıtlar ortaya çıkarmıştır.
 - The police have uncovered new evidence related to the case.
Polis cesedin yanında bir mermi kovanı buldu.
 - The police found a cartridge case next to the body.
Yeni bir gitar kılıfı satın almak istiyorum.
 - I want to buy a new guitar case.
Tom gitarı kılıfından çıkardı ve çalmaya başladı.
 - Tom took his guitar out of its case and started playing.
Partimiz için on kasadan daha fazla biraya ihtiyacımız var.
 - We need more than ten cases of beer for our party.
Polis kasanın içine bakmaya karar verdi.
 - The police have decided to look into the case.
Ona, bu valizi üst kata taşıtacağım.
 - I'll get him to carry this case upstairs.
The doctor told us of an interesting case he had treated that morning.