O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
 - He distributed his land among his sons.
O, oğullarına kötü davrandı.
 - He behaved badly to his sons.
Orada duran çocuk benim oğlumdur.
 - The boy standing over there is my son.
Karısı ona iki kızı ve bir erkek çocuk doğurdu
 - His wife bore him two daughters and a son.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
 - You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
 - My little son can drive a car.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
 - You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
 - I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
O, şimdiye kadar sahip olduğumuz tek erkek evlat.
 - He is the only son that we have ever had.
Tom bana onun için bir erkek evlat gibi olduğumu söyledi.
 - Tom told me I was like a son to him.