Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about their relationship.
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
- I don't see any relation between the two problems.
İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
- The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
Onunla akrabalığınız nedir?
- What's your relation with him?
O onlarla akrabalığını bozdu.
- He broke relations with them.
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
- Tom isn't interested in a relationship.
Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in a serious relationship.