Select Keyboard: Türkçe ▾ X
  | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
 
 
 
 
  | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Yağmur yağmaya başladığında, Mary'nin saç boyası alnına aktı.
 - When it started raining, Mary's hair dye ran down her forehead.
Ecza dolabında bir şişe siyah saç boyası gördüm.
 - I saw a bottle of black hair dye in the medicine cabinet.
Tom her zaman satın aldığı yiyeceklerde boya maddesi olup olmadığını kontrol eder.
 - Tom always checks to verify that no dyes are in any food he buys.
O, saçını kırmızıya boyamak istiyor.
 - She wants to dye her hair red.
Tom saçını boyamak istiyor.
 - Tom wants to dye his hair.
Tom, Mary'nin saçını boyamasına yardım etti.
 - Tom helped Mary dye her hair.
Tom'un saçını boyayıp boyamadığını söylemek zor.
 - It's hard to tell whether Tom dyes his hair or not.