I'd like to clarify that.
 - Onu açıklamak istiyorum.
I just wanted to clarify that.
 - Sadece onu açıklamak istedim.
It would take me too much time to explain to you why it's not going to work.
 - Bunun niçin işe yaramayacağını sana açıklamak çok fazla zamanımı alır.
You don't have to explain anything.
 - Bir şey açıklamak zorunda değilsin.
He gave an account of how he had escaped.
 - O, nasıl kaçtığını açıklamak durumunda kaldı.
Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.
 - Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.
He wants to make something clear.
 - O bir şeyi açıklamak istiyor.
Some words are hard to define.
 - Bazı kelimeleri açıklamak zordur.
Tom made a false statement to the police.
 - Tom polise yanlış açıklama yaptı.
I have a brief statement.
 - Benim kısa bir açıklamam var.
Her explanation is by no means satisfactory.
 - Onun açıklaması hiçbir şekilde tatmin edici değil.
Tom's explanation is very elaborate.
 - Tom'un açıklaması çok ayrıntılı.
The children didn't seem to understand the instructions.
 - Çocuklar açıklamaları anlıyor gibi görünmüyorlardı.
Please explain the grammar of 'as may be'.
 - Lütfen as may be nin dilbilgisini açıklar mısın?
Nobody could explain how the thing was made.
 - Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
It's a very allegorical description.
 - Bu çok kinayeli bir açıklama.
He wrote a fine description of what happened there.
 - O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
He explained the literal meaning of the phrase.
 - O, ifadenin tam anlamını açıkladı.
Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
 - Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
According to the manufacturer's directions, tires should be changed every 10 years.
 - İmalatçının açıklamasına göre, her on yılda bir değiştirilmeli.
He had no difficulty in explaining the mystery.
 - Gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
He had no difficulty explaining the mystery.
 - O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
Tom has some explaining to do.
 - Tom'un yapacak biraz açıklaması var.
Tom had trouble explaining what he wanted.
 - Tom'un ne istediğini açıklama sorunu vardı.
She's accounted diligent.
 - Özenle açıklamasını yaptı.
All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
 - Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
Thanks for your explanation. It helps to understand the sentence correctly.
 - Açıklaman için teşekkürler. Bu, cümleyi doğru anlamaya yardımcı olur.
I just wanted to explain why I couldn't help the other day.
 - Sadece geçen gün neden yardım edemediğimi açıklamak istedim.
Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press.
 - Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.
The children didn't seem to understand the instructions.
 - Çocuklar açıklamaları anlıyor gibi görünmüyorlardı.
Don't include annotations as part of sentences.
 - Açıklamaları cümlelerin bir parçası olarak dahil etmeyin.
Please do not add annotations in sentences.
 - Lütfen cümlelere ek açıklamalar eklemeyin.
For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
 - Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
 - Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
I don't understand this word. Could you paraphrase it?
 - Bu sözcüğü anlamıyorum. Onu açıklayabilir misin?
I just want clarification.
 - Ben sadece açıklama istiyorum.
Thanks for the clarification.
 - Açıklama için teşekkürler.
The economic minister gives a yearly report.
 - Ekonomi bakanı yıllık açıklama yapar.
The economic minister gives a weekly report.
 - Ekonomi bakanı haftalık açıklama yapar.
The leader made formidable declarations.
 - Lider müthiş açıklamalar yaptı.
For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
 - Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.
 - Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.
İhtimamla izahını yaptı.
 - Özenle açıklamasını yaptı.