Don't sleep with the windows open.
 - Pencereler açık uyuma.
Tatoeba is open source.
 - Tatoeba açık kaynaklıdır.
I can barely keep my eyes open.
 - Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.
Express your idea clearly.
 - Fikrini açıkça ifade et.
Express yourself as clearly as you can.
 - Elinizden geldiği kadar kendinizi açık biçimde ifade edin.
This drink clearly has the same flavor as tea.
 - Bu içecek açıkça çay ile aynı tadı içeriyor.
You had better talk as clearly as you can.
 - Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
It should be fairly obvious.
 - Bu oldukça açık olmalı.
Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
 - Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
It is definite that he will go to America.
 - Onun Amerika'ya gideceği açık.
Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
 - Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
This drink's flavor is obviously that of tea.
 - Bu içecek açıkça çayla aynı tada sahip.
The turquoise colour evokes the colour of clear water, it's a light and pale blue.
 - Turkuaz rengi, berrak su rengini çağrıştırıyor, açık ve soluk bir mavi.
At daytime, we see the clear sun, and at nighttime we see the pale moon and the beautiful stars.
 - Gündüzleri açık bir güneş görürüz, ve geceleri solgun bir ay ve güzel yıldızları görürüz.
Your detailed explanation of the situation has let me see the light.
 - Durumla ilgili ayrıntılı açıklaman benim anlamamı sağladı.
While I was reading in bed last night, I fell asleep with the light on.
 - Dün gece yatakta kitap okurken, ışık açıkken uykuya dalmışım.
It's quite plain that you haven't been paying attention.
 - Dikkat etmediğin oldukça açık.
It is plain that you have done this before.
 - Bunu daha önce yaptığın açık.
Keep your eyes wide open!
 - Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
The back door's wide open.
 - Arka kapı sonuna kadar açık.
The store also opens at night.
 - Mağaza gece de açıktır.
Tom opened the door and held it open for Mary.
 - Tom kapıyı açtı ve onu Mary için açık tuttu.
When he opened the door he had nothing on but the TV.
 - Kapıyı açtığında TV dan başka açık bir şeyi yoktu.
Let me get this straight. You're my father?
 - Şu konuyu açıklığa kavuşturayım. Sen benim babam mısın?
We'll straighten everything out.
 - Her şeyi açıklığa kavuşturacağız.
Tom didn't offer any explanation.
 - Tom herhangi bir açıklama sunmadı.
He rejected my offer flatly.
 - Önerimi açıkça reddetti.
Tom is quite outspoken, isn't he?
 - Tom oldukça açık sözlü, değil mi?
She's an outspoken person.
 - O açık sözlü bir kişi.
Fewer graphics and more captions would make the description clearer.
 - Daha az grafikler ve daha fazla başlık açıklamayı daha net yapabilir.
This should be obvious, but apparently it's not.
 - Bu açık olmalı ama görünüşe göre değil.
It is apparent that he will win the election.
 - Onun seçimi kazanacağı açık.
It's an evidently bad example.
 - Bu açıkçası kötü bir örnek.
You said you would text me in the evening, but you lied, evidently.
 - Akşamleyin bana mesaj atacağını söyledin ama açıkça yalan söyledin.
I prefer weak coffee.
 - Açık kahveyi tercih ederim.
Tom is obviously still very weak.
 - Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
This is patently unfair.
 - Bu açıkça adil değil.
What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
 - Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
He offered no specific explanation for his strange behavior.
 - O, onun tuhaf davranışı için özel bir açıklama yapmadı.
Could you be more specific?
 - Biraz daha açık olur musun?
Nobody will say it so bluntly, but that is the gist of it.
 - Hiç kimse bunu çok açıkça söylemeyecek ama bunun özü odur.
To put it bluntly, he's mistaken.
 - Açık söylemek gerekirse, o yanılıyor.
He wrote a fine description of what happened there.
 - O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
I gave you explicit instructions not to touch anything.
 - Ben sana hiçbir şeye dokunmaman için açık talimatlar vermiştim.
I explicitly told Tom not to do that.
 - Tom'a açıkça onu yapmamasını söyledim.
This garden is open to the public.
 - Bu bahçe halka açıktır.
The park is open to everybody.
 - Park herkese açıktır.
My door is always open. Feel free to visit when you want.
 - Kapım her zaman açık. İstediğin zaman ziyaret etmeye çekinme.
There Akai joins them and it becomes a free-for-all in front of the finish line.
 - Orada Akai onlara katılır ve bu bitiş çizgisinin önünde herkese açık bir yarışma olur.
After the wind has stopped, let's sail the boat off to the open sea.
 - Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.
When we awoke, we were adrift on the open sea.
 - Uyandığımız zaman, açık denizde akıntıya kapılıp sürükleniyorduk.
He confessed his crime frankly.
 - Suçunu çok açık bir şekilde itiraf etti.
Here everything is forbidden that isn't expressly permitted.
 - Burada açıkça izin verilmeyen her şey yasaktır.
During clear weather, the coast of Estonia is visible from Helsinki.
 - Açık havada, Estonya kıyısı Helsinki'den görülebilir.
The window was wide open.
 - Pencere tamamen açıktı.
The front door was wide open.
 - Ön kapı sonuna kadar açıktı.
He explained at length what had been decided.
 - O, neye karar verildiğini uzun uzadıya açıkladı.
We've decided to paint the walls light blue.
 - Duvarları açık maviye boyamaya karar verdik.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
 - O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
Tom has been declared brain dead.
 - Tom'un beyin ölümü açıklandı.
Fadil exposed his dark secret.
 - Fadıl karanlık sırrını açıkladı.
We had a party in the open.
 - Bizim açık havada bir partimiz vardı.
We had a good time in the open air.
 - Açık havada iyi zaman geçirdik.
The company incurred a deficit of $400 million during the first quarter.
 - Şirket ilk çeyrekte 400 milyon dolar açık verdi.
Lower taxes don't cause deficits.
 - Düşük vergiler açıklara neden olmaz.
He officially announced his candidacy.
 - O resmen adaylığını açıkladı.
Tom announced his candidacy for class president.
 - Tom sınıf başkanlığı için adaylığını açıkladı.
Let me make myself crystal clear.
 - Kendimi açık seçik ifade etmeme izin verin.
Tom explicitly told Mary not to do that.
 - Tom açıkça Mary'ye bunu yapmamasını söyledi.
The government explicitly declared its intention to lower taxes.
 - Hükümet vergileri düşürmek için niyetini açıkça bildirdi.
I left the door unlocked.
 - Kapıyı açık bıraktım.
I never leave my house unlocked.
 - Asla evimi açık bırakmam.
Thank you for this revealing lecture!
 - Bu açıklayıcı ders için teşekkürler!
I don't understand; you have to be more direct.
 - Anlamıyorum; daha açık olmak zorundasın.
According to the manufacturer's directions, tires should be changed every 10 years.
 - İmalatçının açıklamasına göre, her on yılda bir değiştirilmeli.
This is quite unequivocal.
 - Bu oldukça açık anlamlıdır.
Their deep love for each other was unequivocal.
 - Onların birbirlerine duydukları derin aşk oldukça açık.
People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness.
 - Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.
We had a good time in the open air.
 - Açık havada iyi zaman geçirdik.
Most of the hotels are open all year round.
 - Otellerin çoğu tüm yıl boyunca açıktır.
Strictly speaking, the earth is not round.
 - Açıkçası dünya yuvarlak değil.
Tom left the box unprotected.
 - Tom kutuyu açık bıraktı.
Write clear and unambiguous texts!
 - Açık ve net metinler yazın!
Write unambiguous texts.
 - Açık anlamlı metin yazın.
In the summer, we enjoy outdoor sports.
 - Yazın, açık hava sporlarını severiz.
Tom loves being outdoors.
 - Tom açık havayı çok seviyor.
He bore an unmistakable reference to his father. It made his mother cry.
 - O, babasına açık bir referans taşıyordu. Bu, annesini ağlattı.
I defy you to make it public.
 - Onu açıklamak için sana meydan okuyorum.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
 - Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
Racism today isn't so overt.
 - Irkçılık bugün çok açık değildir.
On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
 - Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.