I'd like to put some things in the hotel safe.
- Otel kasasına bir şeyler koymak istiyorum.
I have no interest in putting my money into your dreams.
- Hayallerinize paramı koymakla ilgilenmiyorum.
We haven't been able to find anyone to replace Tom.
- Tom'un yerine koymak için hiç kimseyi bulamıyoruz.
We haven't been able to find anyone to replace Tom.
- Tom'un yerine koymak için herhangi birisini bulamıyoruz.
I know the perfect place to put those flowers.
- O çiçekleri koymak için mükemmel bir yer biliyorum.
Let's find a place to put your luggage.
- Bagajını koymak için bir yer bulalım.
They dug miles of underground tunnels to resist the enemy attack.
- Onlar düşman saldırısına karşı koymak için millerce yeraltı tünelleri kazdılar.
Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing.
- Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur.
Tom has a tendency to misplace things.
- Tom'un şeyleri yanlış yere koymak gibi bir eğilimi var.
Tom didn't want to make a fool of himself.
- Tom kendini aptal yerine koymak istemedi.
Is it hard to fool you?
- Seni aptal yerine koymak zor mu?
You've got to fight back.
- Karşı koymak zorundasın.
We won't hesitate to fight back.
- Karşı koymak için tereddüt etmeyeceğiz.
Someone has to confront them.
- Biri onlara karşı koymak zorunda.
Someone has to confront him.
- Biri ona karşı koymak zorunda.
The suspect had to lay all his things on the table.
- Şüpheli tüm eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
The suspect had to lay all his personal effects on the table.
- Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
We need strong leaders who are not afraid of standing up to political correctness.
- Bizim politik doğruluğa karşı koymaktan korkmayan güçlü liderlere ihtiyacımız var.
It's a word I'd like to find a substitute for.
- Bu yerine koymak için bulmak istediğim bir kelime.