He has a tendency to be pessimistic.
- Onun kötümser olma eğilimi var.
People have the tendency to speak more loudly when they get excited.
- İnsanlar heyecanlandıklarında daha yüksek sesle konuşma eğilimleri vardır.
Chechens have inclinations towards independence.
- Çeçenlerin bağımsızlığa doğru eğilimleri var.
I don't have the time or the inclination to help Tom.
- Tom'a yardım edecek vakte ve eğilime sahip değilim.
Sami has propensity for violence.
- Sami'nin şiddete eğilimi var.
People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
If current trends continue, the language will likely die in the near future.
- Şimdiki eğilimler devam ederse, dil muhtemelen yakın gelecekte ölecektir.
He has a natural bent for music.
- Onun müzik için doğal bir eğilimi var.
I don't think it's a trend.
- Bunun bir eğilim olduğunu sanmıyorum.
Will those trends continue?
- O eğilimler devam edecek mi?