Sami was very watchful.
- Sami çok dikkatliydi.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
I'm the type who likes to think things over very carefully.
- Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
Tom listened attentively.
- Tom dikkatlice dinledi.
You need to be more attentive.
- Daha dikkatli olmalısın.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
- Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
Be cautious when you cross the street.
- Caddeyi geçerken dikkatli ol.
You should be more thoughtful of your safety.
- Güvenliğiniz hakkında daha dikkatli olmalısın.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
I advise you to be careful in making notes for the lecture.
- Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
He wants to keep a close eye on the rules.
- O kuralları dikkatlice takip etmek istiyor.
We all need to pay closer attention to what Tom says.
- Hepimiz Tom'un söylediklerini daha dikkatli dinlemeliyiz.
Be alert when you cross a busy street!
- İşlek bir caddeden geçerken dikkatli ol.
I forced myself to stay alert.
- Kendimi dikkatli olmaya zorladım.
I wanted to be cautious.
- Dikkatli olmak istedim.
Be cautious when you cross the street.
- Caddeyi geçerken dikkatli ol.
I wasn't being mindful and got on a wrong bus by mistake.
- Dikkatli değildim ve yanlışlıkla hatalı otobüse bindim.
Béla takes his son to school every day, because he is a mindful father.
- Béla oğlunu her gün okula götürür, çünkü o dikkatli bir baba.
I have to be careful from now on.
- Artık dikkatli olmak zorundayım.
I've got to be careful.
- Dikkatli olmak zorundayım.