(for emphasis): The children did this themselves.
(for emphasis): They are going to try climbing Mount Everest themselves.
He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator.
 - Dış görünüşte bir sümsük gibi görünüyor. Fakat özünde onu zorlu bir delege yapan sağlam bir iradesi var.
Tom sent Mary a selfie.
 - Tom Mary'ye bir özçekim gönderdi.
His self-denial is admirable.
 - Onun özverisi takdire değer.
Loving is the essence of life.
 - Sevmek yaşamın özüdür.
Individual liberty is the essence of democracy.
 - Bireysel özgürlük demokrasinin temelidir.
He owns a private jet.
 - O özel bir jet sahibi.
He doesn't have a mind of his own.
 - Onun kendine özgü bir düşünme tarzı yok.
I have no particular desire to discuss that matter.
 - Bu konuyu tartışmak için özel bir isteğim yok.
May I talk with you in private about the matter?
 - Konu hakkında sizinle özel olarak konuşabilir miyim?
I apologized to the whole team.
 - Bütün takım için özür diledim.
I spent the whole week alone, and I longed for conversation.
 - Ben bütün haftayı yalnız geçirdim ve ben konuşmayı özledim.
I lost all my self-confidence.
 - Tüm özgüvenimi kaybettim.
His self-denial is admirable.
 - Onun özverisi takdire değer.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
 - Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
He doesn't have a mind of his own.
 - Onun kendine özgü bir düşünme tarzı yok.
Freedom is a state of mind.
 - Özgürlük aklın bir halidir.
Individual freedom is the soul of democracy.
 - Bireysel özgürlük, demokrasinin ruhudur.
If I borrow the money, I feel like I'll lose my autonomy.
 - Ödünç para alırsam özerkliğimi kaybedeceğim gibi hissediyorum.
Thanks to Facebook, stalking is no longer the bastion of a few devoted enthusiasts, but a highly automated task convenient enough even for the busy housewife.
 - Facebook sayesinde, sinsice izlemek artık birkaç özverili hayranın kalesi değildir ama yoğun ev kadını için bile oldukça uygun bir yüksek otomasyonlu görevdir.
A free press is essential for democracy.
 - Özgür bir basın demokrasi için gereklidir.
I feel amazing thanks to Tom's special orange juice.
 - Tom'un özel portakal suyu sayesinde harika hissediyorum.
This country is founded upon the principles of freedom, equality and fraternity.
 - Bu ülke, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkeleri üzerine kurulmuş.
A good biography is interesting and instructive.
 - İyi bir özgeçmiş, ilgi çekici ve öğreticidir.
Those green suits are special suits for reducing the risk of biological contamination.
 - Bu yeşil takım elbiseler, biyolojik kirlenme riskini azaltmak için özel takım elbiselerdir.
I have a free spirit.
 - Özgür ruhlu birisiyim.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
 - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Add the vanilla extract.
 - Vanilya özütünü ekleyin.
In reality, the explanation is a bit more complicated than this, but you get the gist.
 - Açıklama gerçekte bundan biraz daha karmaşık, ama sen özü anladın.
Nobody will say it so bluntly, but that is the gist of it.
 - Hiç kimse bunu çok açıkça söylemeyecek ama bunun özü odur.
Do you like sports? Yes, I especially like baseball.
 - Spordan hoşlanır mısın? Evet, özellikle beyzboldan hoşlanırım.
Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games.
 - Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.
I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
 - Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
Tom's summaries are always full of misprints.
 - Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur.
Full religious freedom is assured to all people.
 - Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
President Wilson accepted Germany's apology.
 - Başkan Wilson Almanya'nın özrünü kabul etti.
Germany is a free country.
 - Almanya özgür bir ülkedir.
Hindus don't eat meat, in particular beef, and they are mainly vegetarian in order to respect the animals' lives.
 - Hindular et, özellikle sığır eti yemezler, onlar hayvanların yaşamlarına saygı duymak için temel olarak vejetaryendirler,
Tom has a craving for chocolate ice cream.
 - Tom'un çikolatalı dondurmaya bir özlemi vardı.
Could you explain all the safety features to me once again?
 - Bana bir kez daha tüm güvenlik özelliklerini açıklayabilir misin?
Can you briefly sum up what was said at the meeting?
 - Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
I have read the article and now I am writing a summary.
 - Ben yazıyı okudum ve şimdi bir özet yazıyorum.