Don't brag! It makes you sound poorer!
- Övünmek yok! Bu seni kötü gösterir!
Not to brag, but I just made my first billion dollars yesterday.
- Övünmek için değil ama ben dün ilk milyar dolarımı kazandım.
Love is patient, love is kind. It does not envy, it does not boast, it is not proud.
- Aşk sabırlıdır, aşk şefkatlidir. Kıskanmaz, övünmez, kibirli değildir.
He never boasted of his success.
- O, asla başarısıyla övünmedi.
I cannot brag about my team. It always loses games.
- Takımım hakkında övünemem. O her zaman maçları kaybeder.
It is often the case that people who brag about their intelligence are actually not very intelligent.
- Genellikle durum şöyledir; zekalarıyla övünen insanlar gerçekte pek de öyle olmazlar.
She boasted of having won the first prize.
- O, birincilik ödülünü kazanmakla övündü.
He boasted about his skills.
- O, yetenekleri hakkında övündü.
He bragged of having won the victory.
- Zafer kazanmış olmakla övündü.
She brags about how well she can cook.
- Ne kadar iyi yemek pişirdiği hakkında övünür.
Self-praise is no recommendation.
- Övünme tavsiye edilmez.
Tom started bragging about his new car.
- Tom yeni arabası hakkında övünmeye başladı.
Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race.
- Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.
It was embarrassing the way my parents bragged about me at the concert.
- Ebeveynlerimin konserde benim hakkımda övünme tarzı can sıkıcıydı.
I don't like to brag, but I'm a pretty good clarinetist.
- Övünmeyi sevmiyorum ama ben oldukça iyi bir klarnetçiyim.