He was prejudiced against women drivers.
- Kadın sürücülere karşı önyargılıydı.
His opinion is free from prejudice.
- Onun görüşü önyargısızdır.
She has a strong bias against abstract painting.
- Onun soyut resme karşı güçlü bir önyargısı var.
This is a biased article.
- Bu önyargılı bir makale.
Your prejudices are showing.
- Önyargılarınız gösteriyor.
We should not be influenced in our decisions by our prejudices.
- Kararlarımızda önyargılarımızdan etkilenmemeliyiz.