Usually before a concert there is an announcement asking the audience to either turn off their phones or switch them to manner mode.
- Genellikle bir konser öncesinde seyirciden ya telefonlarını kapatmalarını ya da sessiz moda geçmelerini isteyen bir duyuru vardır.
I only have an hour before my shift.
- Vardiyamın öncesinde sadece bir saatim var.
An entrepreneur puts market share and profit before quality, an amateur intrinsic qualities before economical considerations.
He stood before me.
The period before us looks grim because of the economical crisis.
Marilyn Monroe died 33 years ago.
- Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.
There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
Tom divorced his first wife more than fifteen years ago.
- Tom on beş yıldan daha önce ilk eşinden boşandı.
One is judged by one's speech first of all.
- Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
I want to see you before you go.
- Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.
We prepared snacks beforehand.
- Biz önceden aperatifleri hazırladık.
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time.
- Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
At first, I mistook him for your brother.
- Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.
At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
- Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
Tell him it's a priority.
- Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Tell them it's a priority.
- Onlara bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Above all, I want to be healthy.
- Her şeyden önce sağlıklı olmak istiyorum.
Above all, you must help each other.
- Her şeyden önce, birbirinize yardım etmelisiniz.
This building was erected 300 years ago.
- Bu yapı 300 yıl önce dikildi.
This statue was erected ten years ago.
- Bu anıt on yıl önce dikildi.
Being less urgent, this plan is lower in priority.
- Plan öncelik ve aciliyeti düşürmektedir.
I'm sorry, but I have a prior engagement.
- Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.
Tom doesn't always get up early, but he always gets up before Mary does.
- Tom her zaman erken kalkmaz fakat her zaman Mary'den önce kalkar.
He came home early in order to see the children before they went to bed.
- Onlar yatmadan önce çocukları görmek için eve erken geldi.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
All the arrangements should be made prior to our departure.
- Tüm düzenlemeler bizim kalkmadan önce yapılmalıdır.
I need it by the morning of April 5, so it can be reviewed by other members prior to the meeting.
- 5 Nisan sabahına kadar ona ihtiyacım var, bu yüzden toplantıdan önce diğer üyeler tarafından gözden geçirilebilir.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
Please inform me of your absence in advance.
- Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.
He came back before eight.
- Sekizden önce geri döndü.
Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?