That man should be sentenced to death.
- Bu adam ölüme mahkûm edilmelidir.
Tom has been sentenced to death.
- Tom ölüme mahkûm edildi.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
- İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
She still hated him, even after he died.
- O ondan hala nefret ediyordu, ölümünden sonra bile.
The news that he died was a shock to me.
- Onun ölüm haberi beni şok etti.
I will abolish capital punishment.
- Ölüm cezasını kaldıracağım.
Many countries have abolished capital punishment.
- Birçok ülke ölüm cezasını kaldırdı.
I do not fear death, but dying.
- Ölümden korkmuyorum ama ölmekten korkuyorum.
Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying.
- Ölüm yaşamın zıttı değildir: biz ölümümüzü ölürken geçirmezken hayatımızı yaşarken geçiririz.
This is a killing machine.
- Bu bir ölüm makinesi.
Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.
- Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
Life has a 100% fatality rate.
- Hayat %100 ölüm oranına sahiptir.
Murder is punished by death.
- Cinayet ölümle cezalandırılır.
Sami was convicted of murder and sentenced to death.
- Sami cinayetten hüküm giydi ve ölüm cezasına çarptırıldı.
His death marks the end of a chapter in our history.
- Onun ölümü tarihimizde bir dönemin bitişini gösterir.
The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
- Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
When only death remains, the last resort is to beg for food.
- Sadece ölüm kaldığında, son çare yiyecek için yalvarmaktır.
My father died a peaceful death last night.
- Dün gece babam huzurlu bir ölümle öldü.
The poet compared death to sleep.
- Şair ölümü uykuya benzetti.
Death is often compared to sleep.
- Ölüm genellikle uykuyla karşılaştırılır.
Death penalty has been restored in this country.
- Ölüm cezası bu ülkeye geri getirildi.
Tom Jackson's obituary said that he was born in Boston.
- Tom Jackson'un ölüm ilanı Onun Boston'da doğduğunu söylüyordu.
Tom was mortally injured.
- Tom ölümcül şekilde yaralandı.
Tom was mortally wounded.
- Tom ölümcül yaralıydı.
Necromancers can resurrect the dead.
- Ölümçelenler ölüyü diriltebilir.
Can you recite the names of the seven deadly sins according to the Christian religion?
- Hristiyan dinine göre yedi ölümcül günahın isimlerini ezberden okuyabilir misin?
The tip of the spear was dipped in a deadly poison.
- Mızrağın ucu, ölümcül bir zehire batırıldı.
Everybody was waiting the same fate - death.
- Herkes aynı kaderi bekliyordu - ölüm.
Death is everyone's fate.
- Ölüm herkesin kaderidir.
Tom was mortally injured.
- Tom ölümcül şekilde yaralandı.
We know that all men are mortal.
- Tüm insanların ölümlü olduğunu biliyoruz.