He told me to leave the window open.
- Bana pencereyi açık bırakmamı söyledi.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
I can barely keep my eyes open.
- Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.
Tom expressed himself clearly.
- Tom kendini açıkça ifade etti.
Express yourself as clearly as you can.
- Elinizden geldiği kadar kendinizi açık biçimde ifade edin.
You had better talk as clearly as you can.
- Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
We need a clear definition of the concept of human rights.
- İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
After rain comes fair weather.
- Yağmurdan sonra açık hava gelir.
Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
- Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
It is definite that he will go to America.
- Onun Amerika'ya gideceği açık.
Logic is obviously your strong point.
- Mantık açıkça senin güçlü noktandır.
It's obvious he's wrong.
- Onun hatalı olduğu açıktır.
At daytime, we see the clear sun, and at nighttime we see the pale moon and the beautiful stars.
- Gündüzleri açık bir güneş görürüz, ve geceleri solgun bir ay ve güzel yıldızları görürüz.
The turquoise colour evokes the colour of clear water, it's a light and pale blue.
- Turkuaz rengi, berrak su rengini çağrıştırıyor, açık ve soluk bir mavi.
While I was reading in bed last night, I fell asleep with the light on.
- Dün gece yatakta kitap okurken, ışık açıkken uykuya dalmışım.
She has green eyes and light brown hair.
- Onun yeşil gözleri ve açık kahverengi saçı var.
It's quite plain that you haven't been paying attention.
- Dikkat etmediğin oldukça açık.
Explain it in plain words.
- Onu sade bir dille açıklayın.
The window was wide open.
- Pencere tamamen açıktı.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
The store also opens at night.
- Mağaza gece de açıktır.
Tom opened the door and held it open for Mary.
- Tom kapıyı açtı ve onu Mary için açık tuttu.
When he opened the door he had nothing on but the TV.
- Kapıyı açtığında TV dan başka açık bir şeyi yoktu.
Tom is quite straightforward.
- Tom oldukça açık sözlü.
Let me get this straight. You're my father?
- Şu konuyu açıklığa kavuşturayım. Sen benim babam mısın?
It irritates Tom when Mary leaves the cap off the toothpaste.
- Mary diş macununun kapağını açık bıraktığında, bu Tom'u kızdırıyor.
Tom turned off the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı ama farları açık bıraktı.
Mary is outspoken and smart.
- Mary açıksözlü ve akıllı.
She's an outspoken person.
- O açık sözlü bir kişi.
Fewer graphics and more captions would make the description clearer.
- Daha az grafikler ve daha fazla başlık açıklamayı daha net yapabilir.
This should be obvious, but apparently it's not.
- Bu açık olmalı ama görünüşe göre değil.
It is apparent that he will win the election.
- Onun seçimi kazanacağı açık.
It's an evidently bad example.
- Bu açıkçası kötü bir örnek.
Evidently, he's made a mistake.
- Açıkçası, o bir hata yaptı.
Tom is obviously still very weak.
- Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
I prefer weak coffee.
- Açık kahveyi tercih ederim.
This is patently unfair.
- Bu açıkça adil değil.
What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
- Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
Can you be a bit more specific?
- Biraz daha açık olabilir misin?
Could you be more specific?
- Biraz daha açık olur musun?
To put it bluntly, he's mistaken.
- Açık söylemek gerekirse, o yanılıyor.
Nobody will say it so bluntly, but that is the gist of it.
- Hiç kimse bunu çok açıkça söylemeyecek ama bunun özü odur.
He wrote a fine description of what happened there.
- O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
I gave Tom explicit instructions.
- Tom'a açık talimatlar verdim.
Can you be more explicit?
- Biraz daha açık olabilir misin?
This garden is open to the public.
- Bu bahçe halka açıktır.
Tom isn't very open to criticism.
- Tom eleştiriye çok açık değil.
My door is always open. Feel free to visit when you want.
- Kapım her zaman açık. İstediğin zaman ziyaret etmeye çekinme.
There Akai joins them and it becomes a free-for-all in front of the finish line.
- Orada Akai onlara katılır ve bu bitiş çizgisinin önünde herkese açık bir yarışma olur.
When we awoke, we were adrift on the open sea.
- Uyandığımız zaman, açık denizde akıntıya kapılıp sürükleniyorduk.
After the wind has stopped, let's sail the boat off to the open sea.
- Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.
He confessed his crime frankly.
- Suçunu çok açık bir şekilde itiraf etti.
Here everything is forbidden that isn't expressly permitted.
- Burada açıkça izin verilmeyen her şey yasaktır.
During clear weather, the coast of Estonia is visible from Helsinki.
- Açık havada, Estonya kıyısı Helsinki'den görülebilir.
The door was wide open.
- Kapı sonuna kadar açıktı.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
We've decided to paint the walls light blue.
- Duvarları açık maviye boyamaya karar verdik.
He explained at length what had been decided.
- O, neye karar verildiğini uzun uzadıya açıkladı.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
Tom has been declared brain dead.
- Tom'un beyin ölümü açıklandı.
Fadil exposed his dark secret.
- Fadıl karanlık sırrını açıkladı.
We had a good time in the open air.
- Açık havada iyi zaman geçirdik.
She thought they were about to fly out through the open window.
- O açık pencereden uçmak üzere olduklarını düşünüyordu.
The company incurred a deficit of $400 million during the first quarter.
- Şirket ilk çeyrekte 400 milyon dolar açık verdi.
Lower taxes don't cause deficits.
- Düşük vergiler açıklara neden olmaz.
Tom announced his candidacy for class president.
- Tom sınıf başkanlığı için adaylığını açıkladı.
Tom is candid about his past.
- Tom geçmişi konusunda çok açıktır.
Let me make myself crystal clear.
- Kendimi açık seçik ifade etmeme izin verin.
I don't like it when mathematicians who know much more than I do can't express themselves explicitly.
- Benim bildiğimden çok daha fazla bilen matematikçiler kendilerini açıkça ifade edemedikleri zaman bundan hoşlanmam.
Tom explicitly told Mary not to do that.
- Tom açıkça Mary'ye bunu yapmamasını söyledi.
Tom noticed the door was unlocked.
- Tom kapının açık olduğunu fark etti.
I never leave my house unlocked.
- Asla evimi açık bırakmam.
Thank you for this revealing lecture!
- Bu açıklayıcı ders için teşekkürler!
I don't understand; you have to be more direct.
- Anlamıyorum; daha açık olmak zorundasın.
He is very direct about it.
- O, bu konuda açıktır.
This is quite unequivocal.
- Bu oldukça açık anlamlıdır.
Their deep love for each other was unequivocal.
- Onların birbirlerine duydukları derin aşk oldukça açık.
A few seconds ago I was in the open air and the bright daylight, and now my eyes refuse to serve me in this darkness.
- Birkaç saniye önce ben açık havada ve parlak gün ışığındaydım ve şimdi gözlerim bu karanlıkta bana hizmet etmeyi reddediyor.
People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness.
- Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.
Most of the hotels are open all year round.
- Otellerin çoğu tüm yıl boyunca açıktır.
The store is open all the year round.
- Dükkan tüm yıl boyunca açıktır.
Tom left the box unprotected.
- Tom kutuyu açık bıraktı.
Write clear and unambiguous texts!
- Açık ve net metinler yazın!
Write unambiguous texts.
- Açık anlamlı metin yazın.
Tom seems to enjoy being outdoors.
- Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
Tom loves being outdoors.
- Tom açık havayı çok seviyor.
He bore an unmistakable reference to his father. It made his mother cry.
- O, babasına açık bir referans taşıyordu. Bu, annesini ağlattı.
The facts did not become public for many years.
- Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.
Please refrain from smoking in public places.
- Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
Racism today isn't so overt.
- Irkçılık bugün çok açık değildir.
On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
- Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.
A huge federal budget deficit has been plaguing the American economy for many years.
- Dev bir federal bütçe açığı, yıllardır Amerikan ekonomisinin başına bela oldu.
Reducing the budget deficit is a major concern of the government.
- Bütçe açığının azaltılması hükümetin büyük bir endişesidir.