I can't afford such a good camera as yours.
- Sizinki gibi öyle iyi bir kamera alamam.
They could not get good housing.
- Onlar iyi konut alamadı.
I know this area pretty well.
- Bu alanı oldukça iyi biliyorum.
The area looked pretty clean.
- Alan oldukça temiz görünüyordu.
This lake abounds in trout.
- Bu göl alabalık kaynıyor.
He landed a big trout.
- O büyük bir alabalık yakaladı.
Tom is likely going to be fined for doing that.
- Tom muhtemelen bunun yaptığı için para cezası alacak.
He was given the finest education that money could buy.
- Ona o paranın satın alabileceği en iyi eğitim verildi.
Do you have an extra bicycle that I could borrow?
- Ödünç alabileceğim fazladan bir bisikletin var mı?
Do we have an extra one that Tom can borrow?
- Tom'un ödünç alabileceği ekstra bir tanemiz var mı?
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
Well, I'll only take toast and coffee.
- Pekala, ben sadece tost ve kahve alacağım.
Aladin found a wonderful lamp.
- Alaaddin sihirli bir lamba buldu.
Aladin found a wonderful lamp.
- Alaaddin harika bir lamba buldu.
I'll get permission from my superior.
- Amirimden izin alacağım.