Bırak bir ulusu, o kendi ailesini idare edemez.
 - He can't run his own family, let alone a nation!
Bırak ders çalışmayı, düşünmek için bile bitik durumdaydım.
 - I was too exhausted to think, let alone study.
Çiğ balık şöyle dursun,ızgara balıktan hoşlanmam.
 - I don't like grilled fish, let alone raw fish.
Konuşmak şöyle dursun, Fransızca okuyamıyorum.
 - I can't read French, let alone speak it.