Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
 - The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
Atmosferde volkanik kül var.
 - There's volcanic ash in the atmosphere.
Tom boş odaya girdi ve hemen küllükte yanan bir sigara fark etti.
 - Tom entered the empty room and immediately noticed a lit cigarette in the ashtray.
Lütfen bana bir küllük verin.
 - Please give me an ashtray.