Onlar benim gerçek ebeveynlerim değil.
- Sie sind nicht meine richtigen Eltern.
Onu ebeveynlerine gösterdin mi?
- Hast du es deinen Eltern gezeigt?
O, en azından haftada bir kez anne ve babasına yazdı.
- She wrote to her parents at least once a week.
Onun anne ve babasına büyük sevgisi var.
- She has a great affection for her parents.
Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.
- His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Tom hastalıklı bir çocuktu ve ana babası tarafından şımartılmıştı.
- Tom was a sickly child and was mollycoddled by his parents.
Bazı ana babalar çocukları hakkında gereksiz yere endişelenirler.
- Some parents worry unnecessarily about their children.
Jimmy tried to cajole his parents into letting him drive across the country with his friends.
- Jimmy versuchte, seine Eltern dazu zu kriegen, ihn mit seinen Freunden quer durch das Land fahren zu lassen.
My parents keep arguing about stupid things. It's so annoying!
- Meine Eltern streiten sich dauernd wegen Kleinigkeiten. Das regt mich so auf!