Fame doesn't always go hand in hand with success.
 - Şöhret her zaman başarı ile el ele gitmez.
Fadil found that in Islam, religion and advanced science can go hand in hand.
 - Fadıl, İslam'da din ve ileri bilimin el ele verebileceğini buldu.
A surgeon lives with Death, his inseparable companion - I walk hand in hand with him.
 - Bir cerrah ayrılmaz arkadaşı olan ölümle birlikte yaşar - Ben onunla el ele yürüyorum.
Fame doesn't always go hand in hand with success.
 - Şöhret her zaman başarı ile el ele gitmez.
The kindergarten children were walking hand in hand in the park.
 - Anaokulu çocukları parkta el ele yürüyordu.
I watched John and Mary walking hand in hand.
 - John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
I saw Jim and Mary taking a walk hand in hand in the park.
 - Jim ve Mary'nin parkta el ele yürüdüklerini gördüm.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
 - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.