Tom sık sık nükte yapar.
 - Tom frequently makes witty remarks.
Tom her zaman nükte yapıyor.
 - Tom is always making witty remarks.
O kitabı yazan kişi hem mizah hem de ince espriye sahiptir, değil mi?
 - The person who wrote that book is possessed of both humour and wit, isn't he?
İnce espri konuşmaya lezzet verir.
 - Wit gives zest to conversation.
Eğer yabancı bir dili iyi öğrenmek istiyorsanız, o dili bir yerli ile mümkün olduğunca sık konuşmalısınız.
 - If you want to learn a foreign language well, you should speak that language with native speakers as often as you can.
Şirketiniz öncelikli olarak Amerika ile iş yapıyorsa, o zaman Amerikalı bir yerli ile İngilizce öğrenmek zorunda kalırsınız.
 - If your company primarily does business with America, then you should be studying English with a native speaker from America.
O farkında olmadan Tom'un arka kapısında sızdım.
 - I just snuck in Tom's back door without him noticing.
Herhangi birimiz bunun farkında olmadan yetersiz beslenmeye maruz kalabilir!
 - Any one of us could suffer from malnutrition without being aware of it!
Bu sabah depomu benzinle doldurduğumda, litresi 135 yene mal oldu yani galonu 6.55 dolar.
 - When I filled my tank with gasoline this morning, it cost ¥135 per liter which is $6.55 per gallon.
Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
 - So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
İyi bir espri anlayışı zor dönemlerle başa çıkmana yardımcı olacaktır.
 - A good sense of humor will help you deal with hard times.
Bazı normlarla ilgili temel bir anlayış olmadan, iletişim mümkün değildir.
 - Without a basic understanding of certain norms, communication is impossible.
O, onunla tartışmayacak kadar akıllıdır.
 - She knows better than to argue with him.
Ken ile gidiyorum. O, serin, nazik ve akıllı. Dahası, o bekar!
 - I'm going with Ken. He is cool, gentle and smart. What's more, he is single!
Doğa ona zeka ve güzellik vermiş.
 - Nature endowed her with wit and beauty.
Ben senin ince zekana sahip değilim.
 - I don't have your wit.
Ben senin ince zekana sahip değilim.
 - I don't have your wit.