Patronun öğle yemeğini yemekle suçlandım.
 - I was accused of eating the boss's lunch.
Vergi kaçırmakla suçlandı.
 - He was accused of evading tax.
Yakınlarını kayırmakla itham ediliyor.
 - She was accused for nepotism.
Sami, Leyla'yı asla bir suçla itham etmedi.
 - Sami never accused Layla of a crime.
Birini bir şeyle suçlamadan önce çok emin olsan iyi olur.
 - You'd better be very sure before you accuse Tom of anything.
Sanık, hakkındaki iki suçlamadan beraat etti.
 - The accused was acquitted on two of the charges.
We are accused of having persuaded Austria and Sardinia to lay down their arms.