Claude; sınıfımda klorofil dolayısıyla yeşil tenli olan ototrofik bir çocuk, ayın ormanlaşmasını hayal ediyor.
- Claude, an autotropic boy in my class whose skin is green due to chlorophyll, dreams of foresting the moon.
Ormanda yalnız başına yaşadı.
- He lived alone in the forest.
Ateş sönüyor; biraz odun ilave eder misin?
- The fire is going out; will you add some wood?
Tom odun kırarken, siz beyler ne yapıyordunuz?
- What were you guys doing while Tom was chopping wood?
Bu tahta bir masadır.
- This is a wooden table.
Benim bir tahta tarağım var.
- I have a wooden comb.
Japon flütleri çoğunlukla bambu kamışından yapılır, fakat son zamanlarda bazı ağaç olanları ortaya çıkmıştır.
- Most Shakuhachi are made from bamboo, but recently some wooden ones have appeared.
Parkın her yanı ağaçlık.
- The park is well wooded.
Bu masa tahtadan yapılmıştır.
- This table is made of wood.
Bu masa tahtadan yapılmıştır.
- This table is made from wood.
O, bir kitaplık yapabilmesi için biraz kereste satın alıyor.
- He is buying some wood so that he can make a bookcase.
Tom yosunlu, çürümüş keresteleri temizledi.
- Tom cleared away the mossy, rotten wood.
Parkın her yanı ağaçlık.
- The park is well wooded.