We'll be totally defenseless.
- Biz tamamen savunmasız olacağız.
Layla killed innocent and defenseless babies.
- Leyla masum ve savunmasız bebekleri öldürdü.
Mary felt vulnerable.
- Mary savunmasız hissetti.
We're still vulnerable.
- Biz hâlâ savunmasızız.
She advocated equal rights for women.
- Kadınlar için eşit hakları savundu.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
We are defending the same cause.
- Biz aynı nedeni savunuyoruz.
I was defending myself.
- Kendimi savunuyordum.
They defended their country against the invaders.
- Onlar istilacılara karşı ülkelerini savundular.
I disapprove of what you say, but I will defend to the death your right to say it.
- Ben söylediğini doğru bulmuyorum fakat onu söyleme hakkını ölünceye kadar savunacağım.
I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.