savunmasız

listen to the pronunciation of savunmasız
Türkisch - Englisch
defenseless

The actions she took were too careless, and she was left defenseless. - Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.

Layla killed innocent and defenseless babies. - Leyla masum ve savunmasız bebekleri öldürdü.

vulnerable

Mary felt vulnerable. - Mary savunmasız hissetti.

We're still vulnerable. - Biz hâlâ savunmasızız.

undefended
unguarded
indefensible
defenceless [Brit.]
defenceless
helpless
naked
savunmasız bırakma suçu
mayhem
savun
{f} advocate

He advocated abolishing class distinctions. - O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.

He advocates reform in university education. - Üniversite eğitiminde reformu savunuyor.

savun
{f} defending

I was defending myself. - Kendimi savunuyordum.

Tom was defending himself. - Tom kendini savunuyordu.

savun
defend

They defended their country against the invaders. - Onlar istilacılara karşı ülkelerini savundular.

The defenders checked the onslaught by the attackers. - Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.

savun
argue for
savun
stick up for

I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting. - Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.

Türkisch - Türkisch

Definition von savunmasız im Türkisch Türkisch wörterbuch

SAVUNMASIZ
Savunma gücü olmayan